Zincirlikuyu Mezarlığı, İSTANBUL
Gri
27 Haziran 2014
05:19
Takip cihazının biplemesi nihayet sona erdiğinde, hediye gibi bahşedilen sessizlikten derin bir nefes çekmişti Nikolai. Serkan Demir'in arabasının hemen yanına kendi arabasını park etmiş, kontağı kapatırken zafer dolu bir gülümseme çizilmişti yüzüne. Arabasından indiğinde etrafına dikkatlice bakındı. Günün ağarmasına oldukça kısa bir süre kala, tüm karanlık inatçı bir şekilde yeryüzüne çökmüş, görüşü imkânsız kılmıştı. Arabasının farlarını söndürmeden önce ürkütücü çamların altında sıra sıra dizili mezar taşlarını gördüğünde Serkan Demir'in kendisini daha ne kadar şaşırtabileceğini merak etmişti. Ellerinden kaçışı o kadar hızlı olmuştu ki bunca tecrübesiyle neredeyse Nikolai'yı kendisine hayran bile bırakmıştı. Hareketleri hızlı ve plânlıydı. Ancak yıllarca eğitim almış bir kişi, onun kadar pratik sahibi olabilirdi. Örgüt dışında kendisinin de ilgisini uyandırmıştı bu adam. İkinci defa derin bir nefes aldıktan sonra kara deliği andıran mezarlığa doğru bir hayalet misali sessizce adımlarını atmaya başladı Nikolai. Bunca mezar arasında Serkan Demir'in kiminkinin başında olabileceğine dair bir tahmini vardı...
Adımlarını dikkatlice atarken telefonunun titrediğini fark etti.
"Konuş."
"Ofisini inceledim."
"İlginç bir şey var mı?"
"Göreceğiz. Birkaç hasta dosyası var sadece, Türkçe yazıldıklarından dolayı emin değilim ama incelemek faydalı olabilir."
"Peki." Soru sorulmadan cevabını verdi. "Adamı buldum. Mezarlıkta."
"Mezarlıkta mı?" diye sorulduktan sonra Del Nico'nun suratına telefonu kapattı ve seri, sessiz ve yıllarca plânlanmış sisli adımlarla mezarlığın içine süzüldü.
*****
Transa geçmiş gibi önündeki mezar taşına bakıyordu Serkan Demir. Daha iki gün önce bıraktığı üç tane gülün solmaya yüz tutmuş bedenlerini hüzünle izlemişti bir süre. Arkasındaki hışırtıyı duyduğunda sonun başlangıcına yaklaştığını biliyordu. En azından yalnız olmayacağım, diye mırıldanmıştı mezar taşına son kez dokunurken.
"Bizi çok uğraştırdın, Serkan Demir." demişti birisi aksanlı bir şekilde.
Kaçmaya çalışmadı.
Arkasını dönüp cellâdıyla yüz yüze gelmedi.
Sadece, merak dudaklarını mühürlemişti.
"Beni burada nasıl bulabildiler?"
Kelimeleri bir araya gelip bu cümleyi oluşturduğu aynı anda Serkan Demir boynundaki keskin acıyı hissetmişti. Bir şey enjekte edilmiş olmalıydı. Eli, boynundaki acının kaynağına değemeden kendisini yerde, az önce dikkatle izlediği üç tane gülün hemen yanında bulmuştu. Üç gülün arkasındaki mezar taşına bakmıştı hasretle.
IŞIL KARAMAN
RUHUNA FATİHA
D.. 28/6/1977
Ö..17/8/1999Tamamen bulanıklaşmadan güllerin soluk rengi doldurdu görüşünü.
Üç gül; evlenemediğim eşim, doğmamış oğlum ve kızım için...
KADIKÖY, İSTANBUL
Kırmızı
11 Ağustos 2014
02.22
Diğer evrene geçişi hiç bu kadar hızlı olmamıştı. Ne olduğunu dahi anlayamadan yatakta nefes nefese bulmuştu kendini. Küçük kızının kokusunu içine çektiğinde ancak nereye uyandığını anlamıştı. Parmakları boynunda, artık var olmayan bir acının hayalet avcılığını yapıyordu.
"Serkan, iyi misin?" diye sormuştu Işıl. Küçük eliyle kocasının sırtını sıvazlarken kaşlarının arasına kazınmış endişeyi gece karanlığında bile görebiliyordu Serkan Demir.
"Ne oluyor?" Kızının uykudan çatlayan sesini duyunca hüzünlü bir sevinç yayılmıştı ruhuna Serkan Demir'in. Uykusuna kaldığı yerden devam etmesi için üstünü örtüp kokusuna hasret kaldığı saçlarını okşadı.
"Kâbus... Geçti artık." diye yanıtladı iki gülünü de. "Uyuyun siz, ben bir Deniz'i kontrol edip geliyorum."
Işıl, kızına sarılıp kaldığı yerden uykusuna devam ederken; Serkan Demir üçüncü gülünden bir nefes koklamak üzere oğlunun odasına adımlarını atıyordu. Kapıyı araladığında kimse bilmiyordu ki, bu geceden bile daha koyu bir acı sızlatıyordu ruhunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Günlükleri
Ciencia Ficción"Ruhunun rengârenk olduğunu rüyalarında anlayacaksın." İlkim Aksoy... 26 yaşında. Başarısız bir evliliğin sancılarıyla kıvranırken yıllar önce karşılaştığı bir adamın apansız telefonu üzerine izini kaybettirmek için yola çıkıyor. Yıllardır tuttuğu...