"İlkiiim!"
Düşüncelere dalmış bir şekilde günlüğüne bakarken oturduğu yerde sıçramıştı İlkim. Lila, bahçeden kendisine bağırıyordu. Geldiklerini duymamıştı. Günlüğün kapağına kalemini taktıktan sonra yatağın başındaki küçük komodinin çekmecesine yerleştirdi. Perde arkasından bir pelerin gibi sallanırken bahçeye baktı.
Kendisi hariç herkes oradaydı.
Murat mangalın başında Rüya'ya elindeki karton parçasını nasıl sallayacağını gösteriyor, Aydın bahçenin en uzak köşesinde gözleri kızının üzerindeyken telefonla konuşuyordu. Lila bahçenin ortasındaki masaya bardakları yerleştirirken İlkim'e aşağı inmesi için işaret etti. İlkim ağır adımlarla aşağıya inerken boşanma davasını açmak için Murat'tan yardım istemeyi plânlıyordu. Uzatmaları bile tükenen bir evliliğin bitiş düdüğüne ihtiyacı vardı artık. Bu körpe fikir bile şimdiden özgürleştirmişti onu. Zincirlerini teker teker kırıyor, gittikçe hafifliyordu. Dudaklarının kenarlarını mütevazı bir gülümseyiş kıvrılmıştı bile.
Dışarı çıktığında anlamıştı ancak, gün batımı yaklaşmıştı. Lila'nın yanına giderken mangalın kokusu da sabahtan beri hiçbir şey yemediğini hatırlatmıştı ona.
"Lila." diye seslendiğinde arkadaşı elindeki çatalları sayıyordu. Kafasını kaldırıp İlkim'i gördüğünde gülümsedi.
"İlkim..." diyerek nakarat gibi mırıldandı ismini. "Ne yaptın bugün?"
"Hiçbir şey." dedi İlkim. "Boş boş oturdum."
Lila karşılık vermeden uzun bir süre arkadaşının yüzünü inceledi ilk önce.
"Bir şey olmuş." dedi.
"Evet, önemli değil ama." Murat'la şimdi mi yoksa yemekten sonra mı konuşsa diye tartıyordu o an. Lila'nın bakışlarını hâlâ suratında hissederken "Anlatırım birazdan." dedi ve gülerek devam etti. "Psikanalizde seviye atlamışsın resmen, nasıl bu kadar hızlı anladın?"
"Meslek sırrı." dedi Lila İlkim'e oturması için sandalyeyi işaret ederken. İlkim aldığı cevaptaki tatminsizliği alaylı bir şekilde gözlerine yansıtırken Lila pes etti.
"Kaşlarını çatmandan anladım." dedi. "Bir şey canını sıktığında direkt içine atıyorsun. Düşünceler esir alıyor seni bir süre sonra ve kaşlarını çatıyorsun." İlkim'in iki kaşının ortasını gösterdi. " En sonunda da orada küçük bir virgül doğuyor. Şimdi de bir virgülün hayaletini orada görür gibiyim."
İlkim'in istemsizce harekete geçen parmakları izi silmek istercesine alnını ovalıyordu.
Lila devam etti. "Yıllar önce Aydın söylemişti bunu bana."
Felç olmuştu bir anda İlkim'in parmakları.
Kocasına yardıma giden Lila'nın aradan çekilmesiyle Aydın'la çarpışmıştı bakışları. Çarpışmanın etkisiyle o kadar sarsılmıştı ki, nefesi bulmakta zorlanmıştı İlkim. Rüya, babasını çekiştirene kadar, tüten bir aşkın dumanları etrafı griye boyarken bakışlarıyla birbirlerine bekçilik yapmaya devam etmişlerdi. İki tenin birbirine dokunmasından daha mahrem, daha samimiydi ya bazı bakışlar. Gözün harelerine ince ince işlenen yansımaları oluyordu anıların çünkü. Kelimeler, zamanın geçit töreninde kenarda selamını verirken saygıdan seslerini kesiyor, aradaki sessizlik anlatıyordu çoğu duyguyu.
Aydın'a duyduğu hisler günbatımı pembesiydi bir zamanlar...
Onu gördüğünde hayranlığın kırmızı gülleri açardı yanakları. Gülüşünü görünce kırk gün bayram ilân ederdi. Aydın'ın üzüntüsü ise mesafe tanımazdı, sanki okyanus aşar, denizler yüzer, kıyıdan sürüne sürüne İlkim'i bulup yüreğine otururdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Günlükleri
Fiksi Ilmiah"Ruhunun rengârenk olduğunu rüyalarında anlayacaksın." İlkim Aksoy... 26 yaşında. Başarısız bir evliliğin sancılarıyla kıvranırken yıllar önce karşılaştığı bir adamın apansız telefonu üzerine izini kaybettirmek için yola çıkıyor. Yıllardır tuttuğu...