ch. 14 - İçimden Gelmiyor

1.8K 91 87
                                    

Heves'in endişeli halleri Derya'nın gözüne çarptıkça oturduğu yerde geriliyordu, ayağa kalkıp arkasından yaklaştığı genç kızın iki kolunu birden yakaladı. Sakinleşmesi için kollarını sıvazladığında Heves gözlerini kapatarak yüzünü döndü, sevgiye muhtaç bir çocuk gibi omzuna başını yasladı. Derya bir anne şefkatiyle yaklaşarak saçlarını okşadığında Heves ellerini göğsüne yerleştirdi, huzurlu mırıltılar çıkarmaya başladı.

Hasret masanın başında oturmuş elindeki kart destesini durmaksızın karıştırıyordu. Yanında oturan Yonca oflayarak kartları ondan aldı, masanın ortasına koydu. "Kendimize gelsek mi diyorum artık?"

"Nasıl kendimize gelecekmişiz? Azo'yu alıp götürdüler, Deniz abla hücrede. O Rüzgar paçozu da D2'de reis kesilmiş milletin başına. Başımızda Azo olmadan ne yapacağız?"

Derya hiç istifini bozmadı, Heves'in saçlarını okşamaya devam ederken kafasını çevirip Hasret'e sert bakışlar attı. "Sen ne anlatıyorsun ya? Göbeğinden mi bağlısın Azra'ya? O olmadan kendini savunmaktan acizsen bunca sene boşuna durmuşsun bu hapishanede."

"Ne diyorsun lan sen?" Hasret ayağa kalkınca Yonca elini omzuna atıp onu geri çekti. "Sakin ol, Hasret." dedi sessizce ancak Derya'nın kışkırtmalarına sessiz kalacak hali yoktu, Yonca'yı bir kenara iterek Derya'nın üstüne yürüdü. "Sen kim köpek oldun da iki günde bana ahkam kesiyorsun?"

Heves endişeyle Derya'nın kollarından çıkıp Hasret'in yanına gitti. "Yapma Hasret. Kavganın sırası değil. Azra böyle olsun istemezdi."

"Doğru, Azra öyle olsun istemezdi kafasıyla yaşamaktan akıl kırıntısı bile kalmamış o kafatasının içinde." 

"Ağzını topla, Derya." diye araya girdi Yonca.

"Ya siz bir çekilsenize şuradan." Derya ellerini cebine attı, gülerek Hasret'in suratına baktı. "Tutmayın, Allah aşkına tutmayın. Ne yapacak çok merak ediyorum."

Hasret onu tutmaya çalışan arkadaşlarının arasından geçerek Derya'nın suratına bir tokat atmak üzere elini kaldırdı. Derya hızlı bir hamleyle havadaki elini yakaladığı gibi acımasızca yumruğunu karnına indirmiş, bir hayli kilolu olan Hasret'i bir çuval gibi yere sermişti. Hasret bu darbeden sonra karnını tutarak yerde kalmıştı. 

"Ne oldu, atıp tutuyordun az önce? Sen benim kim olduğumdan bihabersin. Her boka atlama böyle. Bir daha yoluma çıkarsan ölmek için yalvarırsın." Son sözü etrafındaki herkesin kulaklarında yankılanmıştı. İnsanlar tedirginlikle bir Derya'ya, bir Hasret'e bakıyordu. Yonca ve Dudu yardıma koşarak yerden kaldırmaya çalıştılar. Heves ise sükunetle, odasına giden Derya'nın arkasından bakmakla yetindi.

Hasret yerden kalktığında gururu incinmiş, mağlup ve yaralı bir asker gibi mahcubiyetle etrafındakileri iterek koşar adımlarla odasına girdi. Yonca ortada kalmaktan öylesine sıkılmıştı ki hırsla elinin tersini masada duran bardağa doğru savurdu, bardak masadan havalanarak içindeki soğumaya yüz tutmuş çayı etrafa saçtıktan sonra yere indi. "Yeter artık, vallahi bıktım, bıktım!"

Minik kızı Öykü, annesinin feryadını duyup odasından koşarak çıkmıştı. "Anne?" diye seslendi masumane bir ifadeyle. "Kim canını sıktı?" Yonca eğilip kızını kucakladı. "Yok bir şey balım. Gel biz seninle kitap okuyalım odada."

Öykü neşeyle kafa sallamıştı. Annesinin kollarında, odaya doğru taşınırken Azra ana kapıda belirdi. Tuhaf bir hava vardı, ortak alanın iki yanına bakışlar attı, Heves'le göz göze geldiğinde gözleriyle sorguladı. Heves, adeta bütün aksiyonu kaçırdığı söylemeye çalışır gibi omuzlarını kaldırıp başını iki yana salladı.

Biraz Kızıl Biraz Mavi ¦ AzDen - AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin