ch. 13 - Kayıp Emanet

2K 84 95
                                    

|| Yorumlarınızı bekliyorum.

Sabah rüzgarlarının uğultusuyla güne kavuşan gözleri içeri süzülen ışıkla kamaştı, geceki aksiyondan bitap düşen vücudunu yataktan kaldırması o kadar zor geliyordu ki sıcaklığına alıştığı battaniyenin altından çıkmak istemiyordu. Yanı başında yatan Azra'nın soluk alışverişi kulaklarında; dörtnala seviştikleri geceden kalan hatıralar boynunda ve hatta vücudunun çeşitli yerlerinde boy gösterirken elini onun kızıl saçlarına dokundurmaktan kendini alıkoyamıyordu. 

Son günlerde doğru dürüst bir uyku uyuyamayan genç kadının şimdi boyluca yanında uzanmış ve suratındaki huzura ait mahzun ifadeyi seyretmekten duyduğu memnuniyeti garipsemedi.

Hafiften ağrıyan şakaklarını parmaklarıyla ovalarken Azra'yı uyandırmamaya da çaba göstererek yatağın içinde doğruldu. 

Dün gece boynunda oluşan hafif kızarıklığın büyüyüp dağ gibi bir morluğa dönüştüğünü tahmin ediyordu. Öyle ki el yordamıyla boynunu ovaladı, göremese de Azra'nın iz bıraktığı yeri iyi biliyordu. Usulca yataktan kalkıp odadaki lavabonun üst kısmındaki oval aynada yüzüne baktı.

Tahmin ettiği gibi boynu iri morluklarla boyanmıştı. Başını çevirip Azra'ya baktı; bir kolunu yataktan aşağıya sarkıtmış vaziyette sırtüstü yatarken dikkatle baktığında onun da kollarında izler olduğunu görmüştü, ancak kendi vücuduna kıyasla onun kolu tırnak izleriyle doluydu.

Dudağını dişledi. Gece kendini kaybettiği zamanlarda Azra'nın dudaklarına saldırmıştı, öte yandan bir eli her daim Azra'nın eline kenetlenmiş, diğeri ise boşta kaldıkça Azra'nın kolunu tırnaklamıştı. 

Yaklaşıp daha detaylı incelemek istedi. Kuş tüyü hafifliğinde attığı adımlarla yanı başına ulaştığı kadının boşlukta salınan koluna boylu boyunca baktığında kendini kötü hissetmişti. Uzun tırnaklarını bir hayli derine geçirmişti, etinin bazı bölümlerinde kalıp kurumuş kan izlerini gördükçe içi acıyordu.

Eğilip tertemiz alnına bastırdı dudaklarını yavaşça. Üzerindeki yazlık kıyafetlerle üşüyor gibi görünüyordu, açıkta kalan gövdesini battaniyeyle kapattı. Sayıma az bir vakit kalmış olsa da onu uyandırmadan hafif adımlar atmayı sürdürerek çıktığı ortak alandaki masalardan birinde Derya'yı gördü. Tek başına, düşünceli bir şekilde oturuyordu.

"Derya?" diye seslendi fazla yüksek olmayan bir sesle. İnsanlar hala uyuyordu zira. Derya dirseklerini masanın üzerine koymuş, yanaklarını ellerine yerleştirmişti. Deniz'in yaklaştığını görünce kendine çekin düzen vererek arkadaşına baktı. 

"Senin canın mı sıkkın?"

"Hayır da... Deniz, sen Azra'nın odasından mı geliyorsun?"

"Evet oradan geliyorum." dedi Deniz utana sıkıla ve arkadaşının karşısına geçip oturdu. "Kötü bir şey olmadığına emin misin Derya? Çok solgun görünüyorsun, her şeyden önce üzgün. Eğer canını sıkan bir mesele varsa bunu benimle paylaş. Sana yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapacağımı biliyorsun."

"Biliyorum tabii ki ve böylesine vefalı olduğun için teşekkür ederim. Aradan yıllar geçmesine rağmen dostluğumuz hala ilk günkü kadar güzel ve bu, dört duvar arasında çok iyi hissettiriyor. En azından bir mahkum olduğumu unutuyorum."

Deniz, bütün duyduklarına iç ısıtan bir gülümsemeyle karşılık verdi. Derya da bu gülüşten nasibini almıştı, ufaktan da olsa gülümsedi. Deniz, "Yıllar sadece basit dostlukları bitirir. Gerçek arkadaşlıkları hiçbir şey zedelemez." dedi tebessümle.

"Biliyorum. Neyse, velhasıl kelam benim keyfim kaçtı. Korkunç bir rüya gördüm, yataktan nasıl fırladım onu bile hatırlamıyorum. O kadar gerçekçiydi ki hala daha etkisinden kurtulamadım herhalde."

Biraz Kızıl Biraz Mavi ¦ AzDen - AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin