ch. 16 - Cesareti Olan Varsa

1.7K 83 81
                                    

"Büyük bir belayı savuşturduk. Eğer yediğimiz haltlar Deniz'in kulağına giderse benim hakkımda ne düşünür bilmem. O yüzden benden başka kimseyle konuşma bu mevzuyu, Hasret'le bile."

Heves düşüncelerle boğuşarak oturduğu sandalyeye sırtını verdi. "Hasret son anda araya girmeseydi o kadın olan biteni söyleyecekti."

"Yine de şu an ona bile güvenmekte zorluk çekiyorum. Ben buradan çıkana kadar bu işler gizli kapaklı devam etsin. Senden de çok rica ediyorum, Derya'nın yanında ağzından bir şey kaçırma. Onu görünce aklın başından gidiyor."

Derya'nın adını duymak bile Heves'in yüzünde güller açtırdı. Azra bunu görünce iç çekmiş, uzanır vaziyette durduğu yatağından kalkıp Heves'in önünde diz çökerek ellerinden tutmuştu. "Ne olur Heves, Deniz olanları öğrenecek olursa bir daha yüzüme bakmaz. Bir süre daha bu işi yapmak zorundayım. Elimdeki para yeni bir hayat kurmak için henüz yeterli değil."

Heves anlayışla başını salladı. "Merak etme."

"Bu arada..." Azra kalkarak masasında dağınık duran kağıtları karıştırdı. Aradığı kağıdı bulduğunda Heves'e verdi. Üzerinde düzgün bir el yazısıyla yazılmış birkaç paragraf vardı. 

"Bu ne?" diye sordu Heves satırları okumaya başlarken. Azra çabucak bir özetle kağıtta yazanların Selim tarafından gönderilecek malların bir listesi olduğunu söyledi. Hangi maldan kaç gram olduğu, ne zaman ve nasıl içeri gireceği detaylarıyla yazılmıştı. 

Heves hepsini okuduktan sonra kağıdı katlayarak masadaki kitaplardan birinin arasına sıkıştırdı. "Anladım."

"Önümüzdeki sevkiyat bir hayli mühim. Yakalanırsak boku yeriz. Daha önceki hiçbir sevkiyata benzemez bu, çok yüklü bir parti gelecek. Eski usül bakliyat numarası yemez yani bunda."

"O zaman deterjan numarasını yapalım."

"Hüseyin'le konuşmak lazım."

"Hasret halleder diyeceğim ama..."

Azra hızla başını sallayarak reddetti. "Onun hiçbir şekilde haberi olmasın." 

Heves durumu kabullendi. Ortak alandaki radyodan cızırtılı bir ses yükseliyordu. Çok sevdiği bir opera müziğini işitince ruhu, müziğin cezbeden tadıyla beslenmeye başlamıştı. Sular seller gibi bilip konuştuğu Fransızca dilinde yükselen muazzam bir parça: Habanera

Kulaklarında başlayan şenlikle mest olurken kapı beklenmedik anda açılmış, içeri D2'den tanıdığı genç bir kız girmişti. 

İşte benim köstebeğim.

Uzun ve zayıf, hafiften kasları olan bu gözlüklü kızın yüzüne her baktığında aklına otomatik olarak bir hapishanede bulunmak için oldukça genç olduğu düşüncesi geliyordu. "Anlat Ecem."

Su dalgası şekli verilmiş kısa saçlarından gözünün önüne gelen birkaç tutamını tutup kulağının arkasına sıkıştıran genç kız, hızla yaklaşarak önce Azra'ya sonra Heves'e selam verdi.
"İstediğin gibi Sevda'nın anlattıklarını teyit etmek üzere iz sürdüm. Söyledikleri doğru, Rüzgar gerçekten bir arkadaşını telef etti, buna ben de şahidim ancak Sevda'nın intikam peşine düşeceği aklıma gelmezdi. Rüzgar yakınlarından birine talimat verdi. Akşam üstü yemek kamyonu gelecekmiş, adamlardan bir tanesiyle anlaşmışlar. Malları bizzat o sokacak içeri."

Azra yüksek bir kahkaha attı. "Benim kontrolümdeki yemekhane aracılığıyla mal sokmak nasıl bir kafadır? Bunlar daha malı kullanmadan uçmaya başlamış."

"Durum senin bildiğin gibi değil Başkan." dedi Ecem tedirginlikle. Azra'nın gülümsemesi silinmişti, yerini ciddiyete bırakınca Ecem, "Sizin aranızdan biri yemekhaneden malları alacakmış." 

Biraz Kızıl Biraz Mavi ¦ AzDen - AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin