ch. 1 - Allah Kurtarsın

3K 145 118
                                    

Bir kadın.

Karanlığın soğuk nefesini ensesinde hiç hissetmemiş ama aydınlık yerlerde bile ışık parçası görmek için çırpınmış. Hiç vahşi olmamış ama hayvani içgüdüleri hep içinde taşımış. Dünyada nefes alan hiçbir canlıyı incitmemiş ama hep incinmiş.

Bir kadın. 

Her kötülüğün içindeki iyiliğe inanarak hep sevgiyle yaklaşmış; hiç sevgi görmemiş. En sapa yollarda, en kuytu köşelerde bile içinde yeşeren bir umut tanesine tutunarak katlanmış en acımasız bilinmezlere. 

Ve bir kadın.

En parlak maviyle ışıldayan gözlerinde en ufak bir parıltı kalmamış çaresiz bir kadın. Bunca zaman kızının armağan ettiği saati taşıyan bileğinin etrafında artık çelikten, soğuk bir kelepçe var. 

Uçsuz bucaksız gökyüzü mavisini son kez özgürce izlediği gündü. Daha sonra eve gelen polislerin onu kıskıvrak yakalayarak kafesten bir araca bindirdikleri esnada arkadan baskın bir şekilde çalan siren seslerinden başka bir şey hatırlamıyordu.

Gözlerini ona dikmiş bir jandarma eri hariç kimsenin bulunmadığı cezaevi aracında, rahatsızlık veren bir tahtanın üzerinde elleri kelepçelenmiş, öylece aracın küçük ve sağlam tellerle örülmüş camından dışarı bakıyordu. Aracın içi, anlamlandıramadığı iğrenç bir kokuyla sarılmış, belki de bu zamana kadar milyonlarca kişinin üzerinde oturduğu tahta çürümüştü. 

Aracın ani fren yapmasıyla sarsıldı. Sanki kaçabilecek imkanı varmış gibi kendisinden bir an için bile gözünü ayırmayan jandarma eri, bıkkınlıkla ayağa kalkarak dışarıdaki erlerin açtığı kapıdan çıktı. "Deniz Demir." dedi kaba bir sesle. "İn."

Deniz, ağır hareketlerle oturduğu yerden kalkarak ürkek bir ceylan gibi kafasını aracın kapısından dışarı çıkardı. Özgürlüğünü elinden alan alan yeşil renkli tel örgülerin arkasında ne kadar kalacağını bilmiyordu. Uzanıp onu kolundan yakalayan jandarma erine dayanarak araçtan indi. 

Cezaevi kapısının önünde orta yaşlarda, uzun boylu, esmer bir kadın bekliyordu. Bileklerini saran kelepçenin kilidi açıldığında, kendini kuş kadar hafif hissetmiş olsa da bu his, saniyeler sonra yok oldu.

Esmer kadın tarafından teslim alındığında, üniformasında yer alan etiketi okuyarak bu memurun adının Özlem olduğunu gördü. 

Özlem bir eliyle mahkumu kavradı, diğer elinde tuttuğu telsize doğru konuşup Meltem adındaki bir kadına ulaştı.

Deniz'in gözleri telaşla etrafa bakıyor, hafif dalgalı saçları esen rüzgarla dans ediyor, kulakları seslerin en ufak ayrıntısını duyuyordu. Telsiz konuşmalarından anladığı kadarıyla birazdan gideceği yerde üzeri aranacaktı. 

Titreyerek Özlem'e baktı. "İntim arama derken ne demek istedi?"

"Gidince görürsün." 

İçeri attığı ilk adımdan itibaren kalbinin gürültüsünü duyuyordu. 

Küçük bir odaya getirildiğinde az önce sesini telsizden duyduğu Meltem'le karşılaştı. Boyu bir hayli uzun olan Meltem, giydiği kalın topuklu ayakkabıları yüzünden olduğundan daha da uzun görünüyordu. 

Saçlarını özenle tarayarak arkadan toplamıştı. Yüzüne bakıldığında çekici olduğu düşünülebilecek bu kadının güzel yüzünün arkasında çok sert bir insanın saklandığı gerçeği Deniz'in ürkek bedenini iyice germişti. "Üzerindekileri çıkar!" 

Deniz, sert bir tavırla verilen bu emir üzerine ceketini çıkartarak yanında bulunan ahşap masaya bıraktı; Meltem tavrını sürdürerek üzerindeki her şeyi çıkarması ve acele etmesi gerektiğini söylüyor, sesi fazla eşya bulunmayan odanın duvarlarına çarparak yankı yapıyordu. 

Biraz Kızıl Biraz Mavi ¦ AzDen - AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin