ch. 8 - Ev Dediğin

2K 93 146
                                    

"Son zamanlardaki hal ve tavırlarından hiç memnun olmadığımı bilmeni istiyorum Murat. Müdahale emri almadan mahkumlara dokunman dahi yasakken sen nasıl olur da Azra'nın üzerine yürüyüp yakasına yapışırsın?"

"Melis Hanım, izin verin izah edeyim."

"Bunun izahı yok, Murat." Melis hiddetlenmişti, masasındaki monitörlere işaret etti. "Gözlerimle gördüm neler yaptığını. Azra ile aranda ne geçti bilmiyorum, hatta bilmek dahi istemiyorum. Ancak bu davranışın cezasız kalmayacak: Yazılı ihtar alacaksın, üstüne de seni baş memurluk görevinden alıyorum." 

Murat'ın ağzı açıldı, şaşkınlıkla bakakaldı:
"Tenzili rütbe... Bu mudur benim layığım?"

"Budur," dedi Melis net sesiyle, "Çıkabilirsin. Hatta şimdiden çık, evine git. Biraz kafan dağılsın. Malum, şu sıralar biraz asabın bozulmuş belli ki. Evinde biraz dinlenmek, buradan uzak kalmak sana iyi gelecektir."

"Ama depo koridorunda nöbetim vardı."

"Sen orasını düşünme. Görev dağılımını baştan düzenledim. Sen çık." 

Murat bu duruma çok içerlemişti, öfkesini içinde tutmaya gayret göstererek sırtını döndü, atarlı adımlar atarak dışarı çıkıp kapıyı sertçe kapattı. 

Melis monitörlere kısa bir süre göz gezdirdikten sonra telsiziyle Hüseyin'e ulaştı: "Hacer Dadaş şu an depo koridorunda tek başına ilerliyor. Bir tuhaflık seziyorum, kontrol et Hüseyin."

Hüseyin'den yanıt gecikmedi: "Derhal kontrol ediyorum müdürüm." Devriye gezdiği koridorda Azra ve tayfasına denk gelince, sessizce Hacer'in depoya gittiği bilgisini Azra'nın kulağına fısıldadı.

***

Azra ve tayfası dışarı çıktığında, kapının önünde bekleyen Hüseyin'le karşılaştılar. Ilgaz kapıyı yavaşça kapattı. 

"Durum nedir köfte dudak?"

"Her şey istediğin gibi oldu Azra. Melis Müdür kameradan görmüş olan biteni, Murat'ın sana yaptıklarını falan. Murat artık baş memur değil. Yerine biri gelmedi henüz..." Hüseyin kemerini yokladı, yüzsüzce güldü, "Bunca şeyden sonra bana bir kıyak geçersin herhalde? Malum: Melis Hanım'la aranızdan su sızmıyor."

Azra şakayla Hüseyin'in omzuna yumruk attı. "Çalışmalarının karşılığını alacaksın tabii.  Baş memurluğu da bir düşüneceğim." Göz kırptı, "Şimdi sen önce git şu Hacer sazanına el at. Depoda zırlıyor hala. Sonra gel Dudu'yla konuş. Bizim müşterilerden artan paradan versin sana, ihtiyacını giderirsin."

"Tamamdır Azra."

"Hadi koç, görüşürüz." 

Hasret, Hüseyin'in yanından geçip giderken cilveli bir bakış attı. 

B1 bloğa geri döndüklerinde Azra, Deniz'in uyanmış olduğunu gördü. Dudu ve Jale ile karşılıklı masada oturmuş, sohbet ediyorlardı. Onun ayaklandığını görmek neşelenmesi için yeterli gelmişti. Şen şakrak yürüyerek Deniz'in yanına gelip oturdu. "Ne kaynatıyorsunuz, fıstıklar?"

"Bir şey kaynatmıyoruz," diye yanıtladı Deniz gülerek, "Dudu bize Ege topraklarını anlatıyordu. Onu dinliyorduk." 

Azra masaya yerleştirdiği kollarının üzerine uzandı. "Bana da anlat Duducuğum, nasılmış orada havalar?"

"Enam, en son ne zaman havasını soludum onu bile hatırlamıyorum gari." İç çekti, "Şimdi sorsan kendi köyümün yolunu bile bulamam, o kadar uzun zaman oldu görmeyeli." 

Biraz Kızıl Biraz Mavi ¦ AzDen - AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin