ch. 15 - Para Avı

1.6K 83 46
                                    

Işık usulca yitip giderken dünyanın renklerini de beraberinde götürdü. Neyse ki karanlığın soğuk yüzü, yeryüzünde hakimiyet kurma imkanı bulamadan güneşin parıltısına karışıp gidiyordu.

Hapishanenin duvarları, karanlık çöktüğünde pek çok vahşete ve kanunsuzluğa tanıklık etti. Bu da o gecelerden biriydi. Sayımın bitiminden itibaren on beş dakika boyunca açık kalan ışıklar söndüğünde ve kapılar kapandığında, yasaları çiğneyen vahşi kurt sürüsü uyandı.

Sürünün başındaki kızıl kurdun verdiği talimat doğrultusunda ana kapı, herkes uyuduğu sırada açıldı.

"Kameralar kapalı, Azra. Elinizi çabuk tutun."

Anlaşma yaptıkları çakal, kurtların ortak çalışmasıyla yakalayıp devirdikleri avlarından arta kalanları yemekten iyice semirmişti.

Her kurt, payına düşen yasaklı meyveleri dağıtmak üzere ayrı koridorlara saptı.

Kızıl kurdun görüş alanındaki yangın söndürücü dolabının en kuytu yerine gizlenmiş, değerli tomarlar halinde istiflenmiș avı kürkü altında bir yerlere sokuşturuverdi.

Neredeyse yarım saat süren gece avlanması sonunda elde edilen ganimetin verdiği haz, kurtların keyifle birbirine sırnaşıp kucaklaşmasına zemin hazırladı.

Gün ağardığında kurtların bıraktığı meyveler, avlarını ayaklarına kadar getiren doğa ananın kuvvetli yellerinin esintisine kapılarak gidecekti.

Kurtlar topladıkları ganimetlerle inlerine döndüklerinde hepsinin yüzünde çakalı andıran, dişlerini açığa vuran sırıtmalar vardı. Çakal ise bu sürünün yanında, payına düşen av parçasını alıp çoktan inden çıkmıştı.

"Böyle böyle köpeğimiz yapacağız herkesi." Kurtların lideri her ne kadar yanlış bir şey yaptıklarının farkında da olsa, vahşi doğada yaşamanın ve dahi hayatta kalmanın başka bir yolu olmadığını biliyordu.

Kurt sürüsü ganimetten üzerine düşeni alıp yuvalarına çekilirken lider dişi, her tarafı parçalanmış olmasına rağmen hala avın en büyük payına sahipti.

En ölümcül hayvanların dahi zayıf noktası vardır.

Kızıl kurt kendi yuvasında rahat hissetmiyordu. Tüy hafifliğinde adımlar atarak hayallerini süsleyen heybetli dişinin yuvasına daldı.

Yuvada uyuyan kadının ay ışığında parıldayan yumuşak tenine yanaşmaktan kendini alıkoyamadı.

"Güzelim benim. Canım..." Fısıltı döküldü dudaklarından. Sessizliğe örtünen dudaklarını, geceyi aydınlatan kadının saçlarına bastırdı. O an göz kapaklarını zorlayan uykunun ağırlığı çekip gitmiş, iri gözleri ardına kadar açılmıştı. Vahşetin uğultusu nihayet son bulmuştu, kulakları artık kadınının nefes alışverişini işitiyor, gerektiğinde vahşi bir hayvana bürünen bedenini insani şekline geri dönüyordu.

"Ne zaman yüzümü senden aksi yöne çevirsem, kendimi acımasız hayvanlarla dans ederken buluyorum." Fısıltısı havaya karıştı, çıkarttığı pençelerini gizleyen elleriyle saçlarını okşadığı kadının uyanmaması için ayrı bir çaba gösteriyordu.

"İnsan mahkum olduğuna sevinir mi, Deniz?" Gözleri yaşlarla dolmaya başladığında kendini zorlayarak ağlama faslını başlamadan bitirdi. "Özgür olmak istemiyorum. Bedenim dışarıda olsa ne olacak, benim esaretim senin kalbinde."

Sevdiği kadını tatlı uykusuyla baş başa bırakmak üzere kapıya dönüp odadan çıktı. Issızlığın ortasında, tepeden sarkan ve alanın yalnızca ufak bir kısmını aydınlatan ışığın parıltısına baktı. Kalbindeki kötülüğün gürültüsü sağır ediyordu, insanları zehirleyecek kadar gözü dönmüştü, kalbindeki ufak bir tutam iyiliği bir kişi hariç herkesten uzak tutuyordu.

Biraz Kızıl Biraz Mavi ¦ AzDen - AvluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin