Kar Kırıkları: 3. Bölüm

38 4 0
                                    

Kar Kırıkları:

3. Bölüm:

Oh Lord - NF

Goner – Twenty One Pilots

Huzur, güneş ışınları gibi kalbimde kendimi gösterirken korku, yağmur misali gözyaşları döküyordu. Kararan gözlerim ve dönen başımla düşüp bir yerlerimi sakatlayacağımdan emindim.

Dengemi tamamen kaybettiğimde vücudumun sertçe yere yapışmasını beklemiştim. Ayaklarım öne doğru meyil aldığında bir çift güçlü el onları tutup dengemi sağlamama yardım etti. Ayaklarımı geriye iterek tekrar dümdüz durmamı sağladı. Şarkıyı söylemeyi bırakmıştım. Başka da söylemeyecektim. Bu kadarı yeterliydi.

Bana doğru gelirken gözlerinin rengini kıpkırmızı görmüştüm. Yorgunluktan ve belki de bana verdiği içki yüzünden biraz sersemlemiştim. Gözlerimi kapattım ve ağır ağır tekrar açtım. Lanet olsun, başım çok dönüyordu. Kusmak istiyordum. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Eve gitmek istiyordum.

Yavaş bir şekilde ayaklarımı yere indirirken ayağa kalkmama yardım etti. Bileklerimi tutarak karşımda dikilirken şaşkındım. Ben düşmeden yetişip beni tuttuğu için, doğrulmama yardım ettiği için ve bileklerimi tuttuğu için. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi utanarak gözlerinden kaçırdım. Çok dikkatli bakıyordu.

'' İyi misin?'' diye sordu. Sert sesinin uçsuz bucaksız kıyılarından gezen farklı bir tonlama vardı; ama ne olduğunu anlayamamıştım. Başımla yavaşça onayladım ve bileklerimi ellerinin kıskacından kurtardım. Yanından ayrılıp kalktığım yere tekrar oturdum.

'' Devam edelim!'' diye şakıdı, Melis.

Şişe birkaç tur daha attı. Bu arada bana uğramadığı için mutluydum. Üzerimde hissettiğim bir çift göz gerilmeme neden oluyordu. Gerginliğin yanında nedenini bilmediğim bir rahatlık ve huzur vardı içimde. Bakışlarımı yavaşça kaldırdığımda ve etrafa göz gezdirdiğimde onun, ayağa kalktığını gördüm.

'' Nereye, lan?'' diye bağırdı Yamaç.

'' Sana hesap mı verecek?'' diye atıldı Tunç ters bir şekilde. Az önce cesaret seçip bir viski şişesini fondip yapmak zorunda kalmıştı. Gözleri kısık ve yorgun bakıyordu. Konuşurken dili arada dolanıyordu. Bayağı sarsmıştı, onu içki. Etkilenmemesi imkânsızdı zaten.

Roman tek kelime etmeden yanımızdan uzaklaştı. Arkasını dönmeden son kez göz göze gelmiştik ve gözlerinde hayal ürünüm olmadığını düşündüğüm kırmızı bir parlama gördüm.

Oyunun devamında eğlenceli şeyler çıkmıştı. Gülüyorduk ve eğleniyorduk. İyi hissediyordum; ama İpek bana düşman gibi bakışlar atıyordu. Ara sıra yakaladığım bakışları beni tedirgin ediyordu. Yine de görmemezlikten gelmeye çalışıyordum. Neredeyse yarım saat boyunca onlarla orada oturdum. Bir yerden sonra aynı oyunu oynamak insanı sıkıyordu. Bunaldığımı hissettiğimde tuvalet bahanesi ile oturduğum yerden kalktım.

İçerideki kalabalık daha da artmıştı. Bu kadar insan buraya nasıl sığıyordu? Amacım tuvalete gitmek değildi. Sadece yanlarından uzaklaşmak istemiştim. İpek, olduğundan çok farklı davranıyordu. Çevre yapmak için çabaladığına emindim. Kabul, oradaki erkeklerin hepsi yakışıklıydı ve İpek, eminim ki, en azından onlarla arkadaş olmak için her şeyi yapardı. Yanlarından kaçmamın diğer bir nedeni ise Roman orada değildi ve ne kadar utanarak itiraf etsem de merak etmiştim ve onu görme umuduyla içeri girmiştim.

Yüzümü yıkayıp bu kalabalık yüzünden girdiğim havadan çıkmaya karar verdim. Tuvalet olduğunu tahmin ettiğim kapının önünde durduğumda içeriden sesler geliyordu. Kapıya bir kez vurdum. Açmadım ve beklemeye başladım. Müziğin gürültülü sesinden başım ağrıyordu. Etraftaki insanlara bakmamaya çalışarak bulunduğumuz evi incelemeye başladım. Duvarlar beyaz renkti. Bazı yerlerde kahverengi tonlarında tablolar, bazılarında ise sarı renklerde tablolar vardı. Üst kata çıkan merdivenler ahşaptı. Merdivenlerin arkasında bir oda vardı ve oradan sesler geliyordu. Buradan bakınca bir grup insanın orada olduğunu görüyordum.

Kar KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin