Kar Kırıkları:
12. Bölüm:
That's Us - Anson Seabra
Hindenburg Lover - Anson Seabra
Çardakta oturmuş Afra'nın gelmesini bekliyordum. İlk ders başlayalı çok olmuştu. Derse girmemiştim. Çardakta buluşup okuldan kaçacaktık. Okul açıldığından beridir doğru düzgün derslere girmemiştim. Anneme her gün mesaj gidiyordu. Yine giderse muhtemelen kavga edecektik. Pek umurumda değildi. Şimdilik...
Sabah uyandığımda evde yalnızdım. Yanımda değildi. Gitmişti. İçimden bir ses aksini iddia etse de gitmişti. Bir şüphe vardı içimde acaba orada saklanıyor mu diye. Telefonuma bakmıştım. Mesaj ya da arama yoktu. Dediğini yapmıştı. Ben onu çağırana kadar beni kendi kendime bırakacaktı.
Afra bana bahçeden el salladı. Ceketimin kapüşonunu başıma çektim ve yanına yürümeye başladım. Yürürken üzerimde birisinin gözlerinin gezindiğini hissediyordum. Sanırım abartıyordum. Olduğum durumda böyle hissetmem gayet normaldi. Acaba burada mıydı? Düşünmeyi bırak, Berfu!
Afra'nın yanına gittiğimde gülümseyerek kollarını açtı ve beni kolları arasına aldı. Karşılık vermedim. Umursamamış gibi geri çekildiğinde hala gülümsüyordu.
" Hadi gidelim!" diye şakıdı. " İstersen sana yiyecek bir şeyler alalım ya da kahve de içebiliriz. Ne yapmak istersin?"
" Sadece konuşabileceğimiz bir yere gidelim." Omuz silkti ve koluma girip beni çekiştirerek yürümeye başladı.
" Sana anlatmış." dedi düşünceli bir sesle. Aniden enerjisini kaybetmiş gibiydi. Cevap vermedim. Bir süre sessizce yürüdükten sonra devam etti. " Sana düşünmen için zaman vermiş." dedi bu sefer.
" Sanırım öyle oldu." diye mırıldandım. Bir süre sessizce yürüdük. İzleniyormuş hissinden kurtulamıyordum. Etrafıma da bakmak istemiyordum. '' Burada mı?'' diye sordum çekinerek.
Durdu ve bana baktı. '' Gerçek cevabı mı söyleyeyim yalan olanı mı?'' Cevap vermedim ve bir şey söylemesi için ona baktım. '' Burada; ama bizi dinlemiyor. Bizi dinlemez. Ona güvenebilirsin. Sadece senin güvenliğin için uzaktan bizi, yani seni, izliyor.''
'' Gitmesini söyle.'' dediğimde şaşırmış gibi baktı. Neden şaşırıyordu? Bir süre benden uzak durmasını istemiştim, sadece. Gerçekten istiyor muydum bunu?
'' Tamam,'' dedi ve telefonunu çıkarıp mesaj attı. Cevap çok gecikmeden geldi. Duraksar gibi olsa da devam etti. Bakışları değişmişti; ama belli etmemeye çalışmıştı.
Okula yakın bir kafenin bahçesine oturduk. Dışarısı soğuktu ve her an yağmur yağacak gibiydi. Umursamadık. Güneş gözükmüyordu. Yukarıya doğru baktım. Kapkara bulutlar üzerimizde
duruyordu." Berfu," diye mırıldandı. Bakışlarımı ona çevirdim. Ellerine bakıyor ve elleriyle oynuyordu. " Arkadaşlığımızın bozulmasını istemiyorum." Gözlerini ellerinden koparıp bana çevirdi. Burukça gülümsedim. Aynı şekilde karşılık verdi.
" Seni anlıyorum, ama kafam çok karışık. Sizin hakkınızda ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum." Anlayışla başını salladı. Biliyordum. Ne düşünmem gerektiğini biliyordum; ama itiraf edemiyordum, kendime. Kabullenmemek için ekstra çaba gösteriyordum.
Garson yanımıza geldiğinde ben kahve istedim. O ise bir şey istemedi. Garson gidene kadar konuşmadı. Gittikten sonra bakışlarını tekrar bana çevirdi.
" Arkadaşlığımıza zarar gelmesini istemiyorum, ama eğer benimle konuşmak istemezsen de seni anlarım. Yüzüne bakarak her şeyi sakladım sonuçta." Sözünü kesmeye çalıştığımda elini kaldırarak beni durdurdu. " Benimle ya da Yamaç ile konuşup konuşmaman önemli değil. Onu yalnız bırakma. Her şeye senin için katlandı. Hala öyle. Sana ihtiyacı var. Şu an farkında değilsin, uzun bir süre de olmayacaksın, ama senin de ona olacak. Biz, sizin yaşadıklarınızı görsek de sizin etkilendiğiniz kadar etkilenmiyoruz. Özellikle o, çok etkileniyor. Sen her öldüğünde ve tekrar seni bulma çabasına girdiğinde ne halde olduğunu gören biziz. Sen hatırlamasan da o hatırlıyor. Her seferinde seni bulmak yaklaşık on beş yirmi yılına mal oluyor. Kaybetmek ise bunun çeyreği bile değil. O, benim arkadaşım. Sen de öylesin. İkinize de zarar gelmesini istemiyorum. Üzülmenizi istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Kırıkları
FantasyGenç, gözlerini küçüğe açmış. Kulaklarını kızın sesine açmış. Kalbini ise, küçüğün avuçlarına emanet ederek, küçüğün yaşamı için açmış.