Kar Kırıkları:
6. Bölüm:
Robin Hood - Anson Seabra
Attığım her adımda ayakkabımın altında kayan zemin yuvarlanıp üzerime geliyor.
Bacaklarımdaki kaslarda yeşeren umutlar ve korkular beni felç ediyor.
Gerçekleri ararken sağa sola savrulan ellerimdeki ipler beni kukla gibi oynatıyor.
Dudaklarımdan verdiğim nefesler, bağırdığım isim, havaya karışmadan tekrar ağzıma dolup boğazımı yakıyor.
Burnumdan almaya çalıştığım nefesler, elleriyle soluk borumu sıkıyor.
Onu aradığım gözlerimden yıldızlar düşüyor gecenin naif ellerine ve benim avuç içlerimde kayboluyor.
Savrulan saçlarımdan özgür kalan çığlıklar geçtiğim sokakları darmadağın edip yakıyor, yangın etrafa dağılmadan havada birleşip avuç içlerimi yakıyor.
Avuç içlerim yanıyor!
Zihnimdeki küllerden doğan bir yangın baş gösterirken sokağı dönene kadar sırtını izlemiştim. Sokağı döndüğünde koşarak arkasından gitmiştim. Ne kadar koşmuştum bilmiyorum. Her sokağın başına girdiğimde o, başka bir sokağa giriyordu. Benim aksime o koşmuyordu. Yürüyordu.
" Dur!" diye bağırdım. Durmadı. Durmayacaktı. Ellerinde izini unutturmayacak bıçaklar ile gidiyordu. Bıraktığı izler ise zihnimi ve ruhumu ele geçirmiş beni öldürüyordu.
Bacaklarıma daha çok yüklendim. Sınırlarımı zorluyordum. O sadece yürüyordu ve benden daha hızlıydı. İmkansızdı, ama öyleydi. O gece olanlar imkansızdı, ama olmuştu. Bunu açık açık söylemese de biliyordum. Aniden durdum. Söylemiş miydi? Ne demişti? Dediklerini anımsayamadım. Zihnimdeki çiçekler aniden kapandı ve tomurcuk haline döndü. Kalbimin üzerini saran damarlarda açan çiçekler solmaya başladı. Umut bin parçaya ayrılıp avuç içlerime saplandı.
Başımı kaldırıp arkasından baktım. Orada değildi. Orada olması gerekirken orada değildi. Avuç içlerimin ağrıdığını hissettim. Ellerime baktım. Kırmızıydılar.
Ve zihnimin kapılarını geçmiş için araladım. Orada olanlara baktım. Sisliydi. Sis dağılacaktı, dağılmalıydı.
Gözlerimi aniden açtığımda öksürmeye başladım. Kabus görüyordum. Nefessiz kalmıştım. Açık camın önüne gittim ve nefes almaya çalıştım. İmkansız şeyler olmuştu ve ben bunları sürekli unutuyordum, sonra hatırlıyordum. Bu da neydi? Şizofren miydim? Belki de Roman gerçekte yoktu. Sinir ve belirsizlik yüzünden gözlerim dolarken yatağıma geri döndüm.
T
Musluğu kapattım ve havluyla yüzümü kuruladım. Aynadaki görüntüme baktım. Kilo vermiştim. Gözlerimin altı morarmıştı. Geçtiğimiz beş gün boyunca pek bir şey yiyememiştim. Her yerde Roman'ı veya arkadaşlarından birini aramıştım; ama hiçbiri ortalarda yoktu. Sorularımı sorup konuşabileceğim biri yoktu. Düşüncelerim iştahımı kapatmanın yanında uyumama da izin vermiyordu. Koskoca beş gün içinde İpek ile hiç konuşamamıştım. Onu her aradığımda telefonu kapalıydı. Ailesi için de aynısı geçerliydi. Yoktular. Kimse yoktu. Bir kere markette Melis'i görür gibi olmuştum. Ardından yanlış gördüğümü anlayıp hayal kırıklığı ile eve geri dönmüştüm.
Bugün eve geri dönüyoruz ve bir hafta sonra okullar açılacak. Buradan uzaklaşmak bu yaşananların etkisini azaltabilirdi. Yok edeceğini sanmıyordum, ama azaltacağından emindim.
Salona gittiğimde babam televizyon izliyordu. Annem ve abim ortalıkta yoktu. Beni fark edince bana baktı ve gülümsedi.
" Günaydın prenses." deyip kolunu havaya kaldırdı. Bu, yanına gitmem gerektiğini gösteriyordu. Uykusuzluktan yorgun bakan gözlerimle beraber dudaklarımda küçük bir tebessüm eşliğinde yanına gittim. Hemen yanına oturduğumda kolunu omzuma doladı ve saçlarımı öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Kırıkları
FantasíaGenç, gözlerini küçüğe açmış. Kulaklarını kızın sesine açmış. Kalbini ise, küçüğün avuçlarına emanet ederek, küçüğün yaşamı için açmış.