Kalp düğümü B.4.

2.8K 121 117
                                    

Canımın en en içleri, nasılsınız bakalım?

Bir bölüm daha sizlerle. Oy verip yorum bırakmayı unutmayın.

Unutmayın ne kadar çok oy ve yorum gelirse bölümler o kadar erken gelir.

Baaayy...

🌿🌿🌿🌿

Tarih 1950'li yıllar...

Ezeltene çiçeği kokardı dağları, karalar bağlardı bağrı yanık kadınları. Her bir kayanın dibinde gözyaşı saklardı gelin kızları. Zordu bu coğrafyada yaşamak ve yaşatmak insanı.

🌿🌿🌿🌿

Yerleşkenin gençleri arasında ateşi görünmeyen ama dumanı tüten garip şeyler yaşanıyordu. Bu ateşin dumanı hemen hemen hayatlarının her evresinde kendini bariz bir şekilde göstermeye başlamıştı. Yerleşkenin insanlarının çoğu sefalet içindeyken bilhassa gençlerinin cepleri para görmeye başlamıştı. Tabii söz konusu paraysa her denge değişmeye mahkûmdur biraz... Gençlerin cebi para gördüğü için paranın hükmü yaşamlarına da sirayet etmeye başlamıştı.

Küçücük bir dağ köyünde paranın ne işi olurdu? Yerleşke insanının çoğu yazı yaban işlerinde çalışır yaşamlarını öyle idame ettirirlerdi. Ee, o zaman bu gençlerin cebindeki paranın kaynağı nereden geliyordu?

Oldum olası köy yaşamını sevmeyen, aklı fikri bu yerleşkeden çıkıp gitmek olan Yaman, doğrusu bu paranın kaynağını merak etmişti. Kendisinin de elinde parası olsaydı şehre gider orada iş kurardı.

El altından bu işin aslını astarını soruşturmaya başladı bizim Yaman Arslan...

"Selamünaleyküm arkadaşlar," deyip oturdu masa başına. "Eyvallah Yaman'ım aleykümselam," diye cevap verdi amcaoğlu İsa.

Yaman, araştırmaya nahiye de ki kahvehaneden başlamıştı. "Nasılsın İsa?" diye hal hatır sorarak söze giriş yaptı. İsa, gizli saklı işlerde pek mahirdi. "Ne olsun Yaman'ım sağda solda takılıyorum işte!"

Yaman, altındaki tahta sandalyeyi İsa'ya doğru çekerek yakınlaştırdı. "Anladık takılıyorsun da bu ne iş?" diye sorarken göz kırptı.

İsa, "Hangi işi soruyorsun Yaman'ım?" diye cevap verdi hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi numara yaprak. Oysa kılık kıyafeti hiç de öyle demiyordu; çekmişti üstüne köylük yerde takım elbiseyi.

"Selamünaleyküm, hemşerim!" diyerek bir sandalyede İbrahim çekti masa başına. Yaman, "ıhım" diye genizden gelen bir ses çıkararak boğazını temizler gibi yaptı. "İbrahim, bizim İsa, ser verip sır vermiyor. Sen söyle bari neler dönüyor ortalıkta?"

İbrahim, hafifçe Yaman'ın kulağına doğru eğildi ve fısıltıyla konuşmaya başladı: "Benden duymuş olma ama kaçakçılık yapıyorlar bunlar, başka ne olacak Arslan'ım?" İbrahim, mühim bir iş yapmış olmanın getirisiyle böbürlenirken bir kabadayı edasıyla omzunu geriye doğru atıp bir fırt burnunu çekti. Omzunu geriye doğru atınca sırtındaki ceket kaydı, kayan ceketi parmak uçlarıyla yakasından tutup omuzlarına tekrar yerleştirdi...

Yazı yaban işlerinden bıkan yerleşkenin gençleri kısa yoldan çok para kazanmayı keşfetmişlerdi. Yaman, para kazanmayı istiyordu istemesine ama bu yolla değil. Çok uğraştı yerleşkenin gençlerini yanlış yoldan geri döndürmek için ama nafile, salgın bir hastalık gibi kendi köyünü bırak civar köylerde bile hızla yayılıyordu bu illet.

Kaçakçılık tıpkı hayatınla kumar oynamak gibiydi. Bir el oynar bütün parayı kazanırsın, kazandım sanır hevesle ikinci eli oynamak istersin ama bir de bakmışsın hop dibe vurmuşsun; dibe vurduğunla kalmaz hatta diyetini canınla bile ödersin. Yasa dışı işler, çölde gözle görülen ama elle tutulamayan serap gibi aldatıcı olurdu.

Sessiz Çığlıklar (Kuma)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin