Bölüm. 23. Katil Olurum
Selam, yine ve yeniden biz geldik.
Nasılız bakalım can içlerim.
Etkileşim için bölüme oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Kitabın listelerde yükselmesi adına bu gerekli.
Etkileşim ne kadar yüksek olursa bölümler o kadar hızlı gelir.
Sınır koymuyorum sınırı aşacağınızı biliyorum
🌿🌿🌿
Arsızdı bazı ruhlar, ne ar vardı ne de hayâ. Gamsızdı bazı ruhlar, kendi nefsinden başkasını düşünmez hep ben derdi hep ben. Hiç düşünmezdi bazı ruhlar, eylemlerinin önünü ardını yaptığının kime kaça mal olacağını. Umarsız ve aldırmazdı çünkü bencildi ruhları.
Gün gelir dağ-taş ağlardı insanoğlunun bencil nefsine de onlar aldırmazdı. Hesapları vardı kendilerince kör nefislerini doyurmak yaşamı ucuza kapatmak gibi. Tınmazlardı ağlayan gözlerin yaşını. Koydukları hedefte sadece kendi nefisleri vardı. Onlar günü kurtarmayı severlerdi...Asiye, ne yaparsa yapsın yaşadığı akla ziyan anları bir türlü kafasının içinden söküp atamıyor Enes’in sözleri aklına her düştüğünde kan beynine sıçrıyor öfkenden deliye dönüyordu. Yok, bu böyle olmayacaktı eğer birilerine söylemez daha fazla içinde tutarsa orta yerinden çat diye çatlayacaktı.
Beklemeye başladı birileri gelsin de anlatayım diye. Sonra zihni berraklaştıkça söyleyip söylememek arasında gitti geldi. Birilerine söylerse rahatlayacaktı biliyordu ama kime söyleyecekti daha doğrusu kime güvenecekti. Bu evde ne olursa olsun bir tek kişiye güveniyordu Güllü…
Asiye’de konuyu ilk fırsatta eltisi Güllü’ye açtı. Esasına Asiye’nin yapmak istediği şey, içindeki tufanı şimdilik dindirip mesele hakkında neler yapması gerektiğini danışıp eltisinden fikir almaktı, zira tek başına hareket ederse olası bir inkâr karşısında yalnız kalabilirdi.
İki kadın konu hakkında ne yapmaları gerektiğinin üstünden defalarca geçtiler. Sonunda bir karara vardılar. Yapılması gereken belliydi; olayı görümceye anlatmak ve ondan kayınını dizginlemesini istemek.Güllü kesin bir dille, "Asiye, git her şeyi görümceye anlat o hayâsız kayınına mukayyet olsun. İyicene de tembihlemeyi unutma. Enes, ahlaksızı bir daha bu eve ayak basmasın.” dedi.
Asiye, gözlerini olduğundan daha fazla açarak içinden geçeni diline dökerken sebze doğradığı bıçağı ileri geri sallıyordu. “Bundan sonra o çocuk bu eve gelirse yemin içerim katili ben olurum!”
Asiye’nin bu kadar kendinden emin konuşması Enes’in normal yollarla bir daha evlerine gelemeyeceğine ihtimal vermemesinden kaynaklıydı.Olay anına geri dönecek olursak eğer Enes, engebeli yolda bayır aşağı koşar adım yürüyor, bir taraftan da yengesi Fidan'a nasıl bir yalan uyduracağını düşünüyordu. Hızlı yürümekten nefes nefese kalmıştı. Soluklamak isteyince durup ellerini dizlerine dayayarak titreyen bacaklarına destek verdikten sonra nefesini yeniledi.
Nefesini yenileyince kıt beynine kan hücum etti ve zavallı aklı çalışmaya başladı. Gülümsedi kendi kendine; yine sivri aklı günü kurtarmıştı. Eve vardığında yengesi Fidan'ın alık bakışları karşıladı onu. "Bacı bakma bana öyle. Unu aldım aceleyle eve doğru yürürken ayağım taşa takıldı ve tökezledim. Ben tökezleyince elimdeki un kabı yere düştü sonrada bayır aşağı tangır tungur yuvarlandı. Gördüğün gibi üstüm başım hep un oldu işte.”Enes’in anlattıklarıyla yaptığı birbirini tutmazken Fidan, şaşırmış bir şekilde bakmaya devam ediyordu. "Hani un dökülmüştü, o zaman elindeki un neci?"
İnandırıcılığı kesinleşmiş yalanına içten içe gülümserken Enes, konuşmaya başlamada önce bir fırt burnunu çekti. "Ne yapayım elim boş gelmemek için komşudan aldım. Sakın geri vermeyi unutma. Komşuya ödünç dedim. Bacım yarına geri verecekmiş, dedim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlıklar (Kuma)
General Fiction(+18 yaşa uygundur) Yüzyılın kışı diyorlardı o seneki kışa... Yabani, bir kısrak gibi kişneyerek şahlanmış da şahlanmış alabildiğine hoyratça esiyordu poyrazı karayeli... Buzdan geceler hüküm sürerken, biri vardı yatağında ter döken. Onun adı anay...