Bölüm 11 Geçmiş/3

36 10 34
                                    

Brandon gideli 2 ay olmuştu ama ses seda yoktu.Ailesine,öğretmenlerine,kendisine söz vermişti çok çalışacağına dair.Sözünde durmaya çalışıyordu fakat ondan hiçbir haber gelmeyişi,o gün arkasına bile bakmadan gidişi aklından çıkmıyordu.

Sinirle nefes alıp verip kitabın kapağını hışımla kapattı.Anlayamadığı bir his vardı yüreğinde onu rahatsız eden.Dr.Seuss'un bir sözü vardır;''Bazen sorular karmaşıktır ve cevaplar kolaydır''      Bu yaşadığı olay ise sözün tam zıttıydı.Aklına hücum eden sorular kolaydı ama cevaplar zordu,ve sadece Brandon yanıtlayabilirdi.

Odasından çıkıp kendinisini bahçeye attı.Annesinin özenle dikip büyüttüğü menekşeler,güller,manolyalar,yaseminler...tek tek kucaklaşmıştı hepsiyle.Kokularını ciğerlerine çekip huzurla yere uzanıp çiçeklerin arasında kayboldu.Su mavisi,iri gözlerini bulutlu gökyüzüne dikip seyretmeye başladı.Bulutlar sanki şekil değiştiriyordu,Bazı şekillere gülüyor bazılarına'da hayran kalıyordu.İlk gördüğü şekilli bulut uçurtmaya benziyordu,onun yanındaki ise bir kedi,onun yanındaki bir araba.

Yeniden çocukluğuna dönmüştü sanki.Bir elinde pamuk şeker diğer elinde ise annesinin kendi elleriyle yaptığı bez bebeği,üstünde o çok sevdiği zümrüt yeşili Sareesi,ayaklarında yeşil küçük taşlarla kaplı halhalları ve alnının tam ortasında parıl parıl parıldayan,özenle ördüğü saçlarına takılmış Tikka'sı ile Gökyüzünde uçuşan rengarenk boyaları ve üzerine serpilişlerini izlerdi,şimdi ise doyamadığı biricik aşkını düşünüyordu.Onunla evlendiğini,O kıpkırmızı Lehenga'nın içinde bir prenses misali süzülür iken Brandon'un ona aşkla bakan büyük,ela gözlerini hayal ediyordu.

Ardından hamile olduğunu hayal etti;Kocaman karnı ile Brandona sarılmaya çalıştığını,karnı yüzünden sarılamayınca'da Brandon'un tatlı tatlı güldüğünü,Aş erdiğinde sırf kendisine kıyamadığı ve bebeğe birşey olmasından korktuğu için Brandonun en saçma isteklerini bile getirmek için verdiği mücadeleyi hayal etti.İstemsiz kahkaha atmasına neden oldu bu hayaller,yüzü al al oldu,gözleri kısıldı,yumuşacık ve tombul yanakları daha da tombullaştı.

Yüreğinde uçuşan kuşların sesleri şimdi kulaklarında cıvıldaşıyordu.Ne olursa olsun ve ne kadar sürerse sürsün Brandon gelecekti,gelmeye mecburdu.

................................

''Kendine geldi! uyandı doktor bey!''

Ak saçlı,beyaz tenli,yosun yeşili gözlü,beyaz önlüklü bir adam başına dikilmiş ve gözlerine acımasızca ışığı sokup duruyordu.Işığın verdiği rahatsızlık yüzünden inleyince doktor gülerek geri çekildi;

''Hastamız gayet iyi durumda hanımefendi,şanslıymışsınız ki bıçak karın boşluğuna gelmiş.Bu iki gün müşahede (Kontrol/gözlem) altında tutacağız,ondan sonra taburcu olabilirsiniz.Acil bir durum olursa yatağın altında duran düğmeye basmanız yeterli,geçmiş olsun'' deyip gülümseyerek ayrıldı yanlarından.

Lara muzip bir ifade ile dönüp baktı;

''Sen kedi filan mısın?''

Charles karşısında sırıtan kadına sinirli bir bakış atıp dişlerinin arasından tıslar gibi yanıtladı;

''Utanmadan alay mı ediyorsun? ölüyordum senin yüzünden!''

Hiç beklememişti böyle bir tepkiyi,hatta gülümsemesini ve onun kendisine ''iyi misin?'' diye sormasını beklerken azar işitiyordu.Kavisli,keman yayı gibi incecik,koyu kahve kaşlarını çattı,gözlerinden okunuyordu ne kadar kırıldığı;

''Peki ben mi sana dedim kalk adamların önüne atla diye?''

Kendisine sitem eden kadına eliyle yatağın demirini sıkarak yanıt verdi;

SOSYETE HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin