Akşam 8:30 Amerika Las vegas/Hava alanı
Charles evden çabucak çıkıp bir taksiye atlayıp kıbrısa gitmek için hava alanına geldi.Uçağın kalkmasına daha bir saat vardı ama erken gelmeyi tercih etti çünkü işini sağlama almayı seven insanlardandı.Sweet shirt'ünün yakasını çekiştirip etrafı izlemeye devam ediyordu.Yıllardır Kıbrısa gidip büyük vurgunu gerçekleştirebilmek için fırsat kollamış ama bir türlü fırsat bulamamıştı ve işte bugün o büyük gündü.
Uçağı anons edilince çantasını omzuna takıp hızlı adımlarla çıkış kısmına yöneldi,görevli biletine bakıp geçmesine onay verince adımlarını hızlandırıp otomatik kapının önünde durdu.Uçağın devasa boyutuna hayran olmamak zordu.Bir an o uçağın gökyüzünde uçuşunu hayal etti,kendi de uçağın yanında süzülen özgür bir kuş.Bembeyaz bulutların arasından geçerek,hiçbir baskı altında olmadan uçuyordu.Göç eden kuşlar çığlıkları ile onu selamlıyor,yağmur damlaları ise sıcak vücudunu narince okşarken ''ben artık özgürüm'' diye bağırıyordu.
Hayali,uçağın kulak çınlatan sesi ile bölündü,koşarak uçağın merdivenlerinden çıkıp içeri geçti.Elindeki bilete bakarak yirmi numaralı koltuğu aramaya başladı.Sonunda yerini bulup oturdu;
''Lanet olsun yine cam kenarı!''
Nedenini bilmediği bir yükseklik korkusu vardı.Soygun yaparken yada polislerden kaçarken çatılardan atladığı bile olmuştu çünkü güvenlik önlemlerini hep alırdı,iş uçağa gelince ise tamamen kaskatı kesilir gözlerinden yaşlar akmaya başlar ve uçak inene kadar o pozisyonda durur,uçağın düşmemesi için yalvarırdı Tanrıya içinden.Dört saatlik bir geçici kalp krizinin ardından uçak inişe geçtiğinde hızlı hızlı nefes alıp verip sakinleşmeye çalıştı.Alnında biriken terleri alnının tersiyle silip yavaşça ayaklandı.Hala tir tir titriyordu bacakları ve sendeliyordu.Herkes uçaktan indiğinde Charles'da rahat bir nefes alıp terminalin içine girdi.
Çıkış kapısından geçip caddeye çıkıp taksilerin kalktığı yere geldi.Eliyle bir taksiye dur işareti yaptı.Taksi yanında durduğunda hemen ön koltuğa geçip gideceği adresin yazılı olduğu kağıdı uzattı.Taksici gazlayıp adrese gitmek üzere yola koyuldular.Charles her şeyi hazırlamıştı kafasında.Yarım saat sonra adrese geldiklerinde Charles parayı ödeyip taksiden inip karşısındaki binaya dikti gözlerini; ''CAGE FİNANCE''
Yüzüne sinsi ve çok tehlikeli bir gülümseme yayıldı,gülümsemesi yayıldıkça gamzeleri de belirginleşti,gözleri kısıldı ve birer ışık topu misali görünüyorlardı.Bankanın az ilerisindeki küçük bir kafeye girdi,tek kişilik bir masa bulup oturdu.Masanın üzerinde duran ekonomi dergisini eline alıp okumaya başladı,sayfaları çevirirken dikkatini çeken başlığa odaklandı;
''Ünlü iş adamı ve Cage finance'nin sahibi Alfread Nicolas Cage 2008'in en zengin iş adamı olarak seçildi ve dünyanın en zengin iş adamları listesinde 20.sıraya oturdu.''
Charles alay dolu bir sesle gülerek adamın resmine odaklandı;
''Tahtın'dan inme zamanın geldi.Bakalım donsuz kaldığında ne halt edeceksin.''
Yanına gelen genç garson adamın dikkatini çekmek için boğazını temizleyip gülümseyerek bakmaya başladı.Charles da gülümseyerek garsona döndü;
''Bir isteğiniz var mı efendim?''
''Ben bir sütlü çay ve meşhur tatlınız dan alayım lütfen.''
''Tabi efendim.'' deyip gülümseyerek ayrıldı yanından.
On beş dakikalık bekleyişin ardından garson elinde büyük bir tepsi ile geldi,masaya bir fincan sütlü çay ve istediği tatlıyı koyup ayrıldı.Charles önündeki bu değişik tatlıya bakmaya başladı;Alt kısmı cevizli ve şerbetli bir kek,üstünde krema ve onun üstünde de hindistan cevizi vardı.Oldukça iştah açıcı bu manzara karşısında daha fazla dayanamayıp çatalı ile küçük bir parça kesip ağzına attı.Beklediğinden daha güzeldi bu,iştahla tatlısını yiyip bitirip çayını yudumlamaya başladı,bir yandan gözleri bankada idi.Saat 10:00 olduğunda hareketlendi,hesabı ödeyip dışarı fırladı.Yine aynı his onu eline alırken içinden gelen bir ses duydu;
''Bu gece benim gecem,duysun cümle alem.Sen benim kölemsin ben senin efendin,hazır ol köle! intikamımı alacaksın! o p.ç en büyük vurgunu bu gece yiyecek!''
Charles kendine sert bir tokat atıp bilincini açık tutmaya çalışsa'da yeniden kasılmaları başlamıştı ve beynine ağrı giriyordu.Ayakta duramayacağını anlayınca kafeye geri dönüp kendini erkekler tuvaletine attı,ardından kapıyı arkadan kitleyip lavabonun başına geçti.Nabzı damarına yırtacak gibi şiddetli atarken,beynine saplanan ağrı dayanılmaz bir hal aldı,bağırmak için ağzını oynattığında sesi boğazında tıkanıp kalıyor nefesi kesiliyordu.İki elini açıp bütün gücüyle kafasının iki tarafına aynı anda vurdu,ağrı hafiflemeyince bir kez daha vurdu,bir kez daha ve bir kez daha.Defalarca vurdu ama işe yaramadı,sadece acısı daha'da arttı.En sonunda vücudunun kontrolünü yitirip yere yığıldı ve tir tir titremeye başladı,kasılmaları daha da şiddetlendi ve en sonunda kendinden geçti.
.............
Erkek müşteriler kapının önünde kuyruk olmuş kapıyı sırayla yumrukluyordu.İçlerinde en yaşlı olanı yarım saattir kuyrukta idi ve mesanesi patlama aşamasındaydı.Gözüne ilişen yapma çiçeğin arkasına geçip yavaş hareketlerle fermuarını açıp işini görmeye başladı,bitirince de yavaşça kalabalığın arasından sıyrıldı.Garsonlar ve görevliler yarım saattir kapının kilidini kırmaya çalışıyordu.En sonunda erkek müşterilerden biri arabasından levye getirip onlara verdi.Uzun boylu,açık buğday tenli,mavi gözlü,siyah saçlı olan görevli levyeyi eline alıp sivri kısmını bütün gücüyle kilidin çivili kısmına vurdu,gelen çıtırdama sesi ile herkesin yüzünde gülümseme oluşur iken levyenin sivri kısmını bu sefer kapının arasına taktı,ardından iki eliyle sımsıkı tutup sol bacağını sağ bacağının arkasına atıp kendine destek verdikten sonra aniden bastırmasıyla kapı çatırdayarak açıldı,yerde kanlar içinde baygın yatan adamı gördüklerinde hemen başına üşüştüler.Bir görevli kollarından diğer görevli ayaklarından tutarak dışarı çıkartıp yavaşça yere yatırdılar.
Adamın nabzını kontrol etmek için bileğine ve boynuna dokunup dikkatle baktılar,nabzı normal durumda ve nefes alış verişleri düzenliydi.Görevli adamı kendine getirmek için yanaklarına hafifçe vurar iken bir yandan getirilen bir bardak suyu başından aşağı boşaltmış serinlemesi için uğraşıyordu.Adam acıyla inleyerek yavaşça gözlerini açınca herkes rahat bir nefes aldı.
iki görevliden yardım alarak yavaşça doğrulup oturur pozisyona geçti.Koyu kahve saçları gözlerinin önüne dökülürken yüzü'de gölgelendi.Görevliler başında ona bir şeyler söylüyordu ama kulaklarında yoğun bir çınlama olduğu için kelimeleri net algılayamıyordu.Eliyle yüzüne dökülen saçlarını geriye atıp derin bir nefes alıp ayağa kalkmaya çalıştı.
İlk denemesinde yere düşünce beklemesi gerektiğini anlayıp dengesinin düzelmesini bekledi,tekrar destek alıp doğruldu ve ayağa kalkmayı başardı.Ama onda bir tuhaflık vardı,dudaklarında çok tuhaf bir gülümseme,gözlerinde ise anlaşılması güç,imalı bir bakış vardı ve görevliler de farketti durumu;"Beyefendi iyimisiniz? Hastaneye gidelim mi?" Diye sordu uzun boylu görevli.Charles adamın yüzüne baktığında adam iki adım gerilemek zorunda kaldı;
"Ben gayet iyiyim,sadece tansiyonum düştü teşekkür ederim."
Charles adamların kolundan çıkıp yavaş adımlarla tekrar lavaboya yöneldi,yerde duran valizini omzuna atıp dışarı çıktı.İçinde yanan ateş ise onun en büyük gücü haline gelmişti.Hayatının en büyük vurgununu yapmak İçin bu yola çıkmıştı ve dönmeye hiç niyeti yoktu;"İntikamımızı almadan dönmek yok köle! O adamın kafa tasını kırıp derisini yüzmeden dönmek yok! Bizim herşeyimizi aldı şimdi sıra bizde! Harekete geç!"
Charles yüzünde alaycı bir gülümseme ile bankadan içeri girdi;
"Eğlence başlasın,ben geldim eski dostum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOSYETE HIRSIZI
FanficAmerikanın azılı suçlularından olan ve canına ödül biçilen Charles William,yaptığı bir soygun un ardından zaferini kutlamak için gittiği bir striptiz barda çok güzel bir kadın ile karşılaşır.Kadınlara değer vermeyen bu adam kadının güzelliği karşısı...