1.1

1.8K 162 59
                                    

"Öyleyse akşam görüşürüz?" Arabama binmek üzereyken ona bakarak hareketimi engellemiş ve koskocaman gülümsemiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Öyleyse akşam görüşürüz?" Arabama binmek üzereyken ona bakarak hareketimi engellemiş ve koskocaman gülümsemiştim. Bir süredir daha iyi hissediyordum çünkü ikimizin bağı tekrar güçlenmiş gibi görünüyor, eve gelmeyi ihmal etmiyor ve gerçekten de eski Jaehyun gibi davranıyordu.

Beni onayladığında "Dikkat et." dediğini duydum ve alayla gülümsedim. "Asıl trafiktekiler dikkat etsin çünkü ben geliyorum." Kıkırdadığımda o da gülümsemiş, ben gidene kadar arkamdan bakmıştı.

Derince iç çektikten sonra arabayı dikkatlice kullandım. Radyoda çalan eski şarkıya eşlik ederken, bir o sağa bir sola sallanmıştım. Bunu sadece... çok mutlu olduğumda yapardım ve her şeyin bir nebze olsun düzeldiğini görmek, emeklerimin karşılığını bana misliyle geri veriyordu.

Şirketin önünde durup anahtarı valeye fırlattığımda bu kadar gülümsediğimi görmek onu birazcık şaşırttı, o yüzdendir ki anahtarı tutmak yerine bana biraz daha bakmıştı. "Kolay gelsin." Asansör odamın olduğu katta durduğunda ayaklarımı yere sürüye sürüye dışarı çıktım ve işinde olan herkesi selamladım.

Dediğim gibi, keyfim yerindeyken dünyayı kucaklayabilirdim ama eğer mutsuzsam, onu ateşe vermekten çekinmezdim. Bu konuda ortam yoktu ve sanırım böyle iyiydim.

Masam üstüne konulmuş dosyalar ile kaşlarım kalktığında çabucak oraya ilerledim ve ne olduklarına bakmaya başladım, bugün, en azından akşama kadar aklımı dağıtacak bir şeyin olması güzeldi ancak bunun Lee Taeyong kaynaklı olmasını istemediğimi biliyordum. Bu yüzden onları üst üste koyup aşağıya bıraktığımda yaptığım şeye gülerek yerime kuruldum.

Aradan birkaç saat geçmişti, dördüncü kahve bardağımı bitirirken artık biraz yorulmaya başlamıştım ama sorun değildi. Uzun zamandır tam odaklı olarak çalışmamıştım ve şimdi biraz bunun hakkından gelmenin bir zararı yoktu.

Saçlarımı karıştırdıktan sonra kapım açılıp içeri girildiğinde başımı bile kaldırmadan konuştum. "Dışarı, Taeyong." Alayla gülümsediğinde saatine baktı. "Sana neredeyse günün sabahında iki tane dosya bıraktım ve sen hala onları bitirmedin mi?" Ona inanamayarak baktığımda bir şey söyleme gereği duymadan yere bıraktığım kalın kapaklı belgeleri masaya bıraktım ve ona itekledim.

"Bunu yaptırmak için sekreterine göndermelisin, patrona değil." Omuzlarımı silktiğimde tekrar işe dönecektim ki ellerini okuduğum yazının üstüne koyup yüzüme eğilmesiyle birlikte onunla karşı karşıya kaldım. "Duydum ki Jaehyun ile arayı düzeltmişsiniz." Sonra sessizce fısıldadı ve ben de yumruğumu yüzüne geçirmek istedim.

"Benimle evlenmediği için pişman olan o kadın nereye gitti merak ediyorum."

Derin bir nefes aldım çünkü biliyordum ki; bir sabır taşı olsaydım, bu herifin sayesinde kesinlikle çatlardım.

Elimi omzuna koyup parmaklarımı koluna doğru indirdiğimde kulağına yaklaştım. "Cehenneme."

Gülümseyerek geriye çekildiğimde tüm yüzünü kaplayacak bir tebessüm sundu bana ama bunu önemsemedim. Taeyong benimle oynamak istiyordu ama benim başlattığım bu oyunda onun bir yeri yoktu çünkü... istemiyordum.

"Görüşeceğiz."

Onu onaylayarak arkama yaslandığımda odadan çıkmış ve ben de telefonuma gelen bildirim sesiyle ayaklanmıştım. Saat ne zaman bu kadar geç olmuştu bilmiyordum ama eve gitmeli; güzel bir masa hazırlamalı ve eşimi beklemeliydim.

**

Hazırladığım onca şeye bakarken, elimin tersini yanağıma yaslamış; parmaklarımla şarap bardağını tutuyordum.

Gözlerimden akıp gitmek isteyen ve ruhum gibi özgürlüğe kavuşmak isteyen gözyaşlarım vardı ama onları tutmakta iyiydim çünkü Jung Jaehyun'da böyle yapıyordu.

Ben onu bırakmak istediğimde beni tutuyor, onu kollarımla sarmak istediğimde ise bunu engelliyordu.

Saate baktığımda gecenin biri olduğunu gördüm, bu daha da acıyla gülümsemeye başlamama sebep olduğunda omuzlarım biraz daha düştü. Ben de düşüyordum, içten içe; kendi hazırladığım sona yuvarlanıyordum ve bundan kurtulamayacağımı biliyordum.

Kapı sesini duymamla ise sağ gözümün tutsaklığından kurtulan yaşımla hiçbir şey yapmadım. Yapacak halim de yoktu. "Young..." Sesi acı dolu çıktığında ona kanmayacağımı biliyor ama onun tarafından kandırılmak istiyordum. Tekrar ve tekrar.

"Biliyorum," Dedim bir çırpıda. "Ne yaptığını, nereye gittiğini, kimi seçtiğini biliyorum." Adım sesleri hemen arkamda durduğunda iç çektim. "Biliyorum, bir açıklaman var ama konuşmanı istemiyorum." Şarabımdan bir yudum daha aldım.

"İçine düştüğümüz labirentte kurtuluş yoluna kavuşacak olan sensin, anladım. Sadece bu." Başımı ona çevirdiğimde gözlerimi görmesiyle hareketleri duraksadı, sanki... ne yapacağını bilemiyor gibiydi. "Seni seven tek kişi o değil, Jaehyun. Bunu göremiyor musun?" Ayağa kalktığımda yerimde duramayıp masaya doğru yalpaladım. Son anda tutunmuştum.

"Tamam. Bitirelim. Sen vermek istediğim her şeyi almaya niyetli değilken bunu devam ettirmek istemiyorum." Kafama vurmuştum. "Ne demiştin... Hah. Seni tanıyorum ve seni bu yüzden özgür bırakıyorum." Omzuna vurdum.

"Artık bir kuştan daha özgür olduğuna yemin edebilirim."

**

ben ağlıyorum galiba

tutun beni

young seni seviyorum annem

always but not forever || jung jaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin