1.7

1.9K 166 57
                                    

Parmaklarımın altında bulunan yumuşak teni okşarken dudaklarıma tutunmuş küçük bir gülümseme, ne kadar mutlu hissettiğimin kısacık bir ön izlemesiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Parmaklarımın altında bulunan yumuşak teni okşarken dudaklarıma tutunmuş küçük bir gülümseme, ne kadar mutlu hissettiğimin kısacık bir ön izlemesiydi.

Sanki aylardır çektiğim acıdan bir gün sayesinde kurtulabileceğim gerçeği tamamen bir yalandı ve ben bu yalana o kadar sıkı sarılmıştım ki, asla bırakmayacakmış gibi sarmıştım kollarımı buna. Buradaydı işte, gitmemişti ve bir şekilde gitmeyeceğinden şimdi emindim.

"Neden uyumuyorsun?" Kalın sesi kulaklarıma iliştiğinde başımı tamamen kaldırıp onun güzel yüzünü izlemeye başladım. "Çünkü varlığına tanık olmak istiyorum. Gitmeyişine, kalışına ve... beni böyle güzel sarışına." Onunda suratında en az kendisi kadar harika bir tebessüm belirdiğinde alnımı saçlarına yasladım.

Artık, eskisi gibi, tamamen benim miydi? Şimdi sadece yanıma aitti, hiç gitmeyecek ve birlikte ölecektik, değil mi?

Sanki yıllardır kurtarılmayı beklediğim bu hapishaneyi saran parmaklıklar artık beni boğmuyordu çünkü sonumun geldiğini biliyordum. Hissettiğim şey tamamen buydu, bundan başka türlü anlatılmazdı ki!

"Özür dilerim." Diye mırıldandığında dudakları arasından kaçan bu iki kelimenin gerçekten ne anlam ifade ettiğini çok iyi biliyordum, bu yüzden ona biraz daha süre tanıdım çünkü söyleyecek binbir türlü cümlesi vardı. "Her zaman suçu senin omuzlarına yıktım ve hep bir şeyler söyledim ancak ben de iyi bir adam olamadım, Young. Sevgine eş değer gelemedim hiç." Gözleri yavaşça aralandığında, ömrümün son saniyesine dek bakmaktan çekinmeyeceğim irisler hemen benimkine ulaşmıştı. Gözyaşlarıyla bezenmiş bu derin kuyular beni içine çekmeye başladığında, sanırım nefessiz kalmaktan artık çekinmiyordum.

Çünkü ben, Jung Young, Jung Jaehyun'ın akan tek bir gözyaşına karşın neler ödeyebileceğimi biliyordum.

"Sana kapılacağımı bilerek atladığım o okyanusta akıp giderken elini tutamayan olmaktan, bunu bile becerememekten korktum ben." Dudakları titrediğinde yavaşça yanaklarına çıkmıştı ellerim, güçsüzlüğünü saklamak istercesine bana sunduğu gülümsemesiyle birlikte beliren gamzelerini ise okşamıştım. "Tek yapmam gereken şey seni sevmek ama asla hak ettiğin kadar yapamayacağım bunu, hiçbir zaman yeterli olmayacak ve hücrelerinde hissedemeyeceksin aşkımı. Neden hala ben?"

Başımı iki yana salladım çünkü kendi zihninde kurguladığı bu çirkin oyuna bir başrol değildim ben.

"Senden başka kimsem yok." Söylendiğimde hafifçe doğrulmuş, göğsümden kayıp giden ince kumaşı hiç önemsememiştim bile. Şimdi biraz gerçekleri konuşma vaktiydi ve ne yazık ki bunları ben hariç bilen birisi yoktu. "Seninle büyüdüm, seninle gençleştim, seninle yaşlandım. Tek bildiğim kitap sensin, Jaehyun. Nasıl senin için savaşmam ki?" Ellerim yatağa yaslandığında bakışlarım acizce onda dolaşıyordu. "Hayatımın her anı seninle dolsun istedim ve bunu hala çok istiyorum."

Elleri bacaklarımdan başlayarak enseme gittiğinde alnı alnıma değmiş, nefesini yüzümün her bir santiminde hissetmiştim.

"Tekrar... başlayalım mı?" Burnumu çekerken onu onayladım. "Tekrar başlayalım, Bay Jung."

Tekrar başlayalım ve bu sefer ki mutlu sonla bitsin, lütfen?


**

merhaba,
geri döndüm.

always but not forever || jung jaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin