2.1

1.3K 119 91
                                    

Acı, geçmezdi.

Ona sadece alışırdınız. Belki büyümez ya da yarası gittikçe silinmezdi ancak hep sizinle kalırdı, belki kesilen parmağınızda bir iz olarak; belki de kalbinizin altında büyüttüğünüz duyguları ateşe vererek. Bir şekilde, hep dibinizde, hep içinizde bulunurdu.

Artık bomboş olan sol yüzük parmağım eskisi kadar bir sorun değildi benim için, yeni benliğime, içime attığım hüzün kırıntılarıyla emekliyor ve ona ulaşmak için her şeyi yapıyordum. Sahi bu yüzden buraya gelmiştim, Jaehyun'ın neden onu seçtiğini anlamak için, ela gözlerimi sadece o kız üzerinde tutmak ve bir şeyleri kabullenmeye başlamak istemiştim.

Dudaklarımın etrafını ıslatan viskinin tadını alabiliyorken, kırmızı saçlarını arkaya doğru kendinden emin bir şekilde sallayışını görmek biraz gülümsememe sebep oldu. Her zaman yapabileceği şeyleri bilen ve insanların üzerinde bıraktığı etkiyi seven birisi olmuştu. Anladın mı, Young? O kendine güveniyor, senin gibi numara yapmıyor.

1-0. Benden öndeydi.

Gözlerim biraz olsun acıyla kıvrıldığında omuzlarım hala dimdikti, yıkılmış hissetsem bile bunu göstermeyeceğime ant içmiş gibiydim. Sanki krallığım elimden kayıp gitmişti ancak ben tacımı indirmemek için direniyordum, bunun başka bir açıklaması olabilir miydi ki?

2-0.

Onun krallığı hala sağlam, Young. Senin kralınla birlikte büyüttüğü bir dünyaya sahip.

Dudaklarım hafifçe titrediğinde, kendime çektirdiğim eziyetin böyle olmaması gerektiğini biliyordum. Canı acıyan, canı acımaktan çıkan tek kişi ben olmamalıydım. Bu günahı tek başıma üstlenmek zorunda değildim, tüm bu yaşanmışlıkların altında kalan tek kişi  ben değildim. Ama her şey benimleydi, verdiğim tüm yanlış kararlar; onların sonuçları ve yalnız kaldığım tüm anlar. Sorumlusu ben olsam dahi, ölüme sürüklenirken beni tutmak yerine beni uçuruma daha çok ittirenlerde cezalandırılmamalı mıydı?

Gözlerim tekrar hırsla onu buldu ancak çoktan beni fark etmişti. İkimiz de öfke doluyduk, öyle ki bunu ağzımızdan bir kelime çıkmasına gerek kalmadan anlayabilirdim. ''Burada ne işin var?'' Alayla gülümsemeden geri alamazken kendimi, bakışlarım hafifçe belli olan karnına kaydı. ''Sizi tebrik etmeye geldim, eşimden bir bebeğin oluyormuş.'' Herbir sözcüğümde kasılan çenesi sinirlenmeye başladığının işaretiydi ancak buna hakkı olduğunu sanmıyordum, ona bu hakkı tanımayacaktım bile.  ''Ne saçmaladığına dair bir fikrim-'' Güldüm. ''Yapma, Doyeon. Onun altına habersiz mi girdin yani?'' Kibar olmamı gerektiren herhangi bir sebep yoktu, olmayacaktım. Bunu hak etmiyordu. ''Çok acıyorum. İkinize de ama en çok karnındaki masuma. Eğer ebeveynlerinin böyle karakterleri olduğunu bilse, dünyaya gelmeyi seçer miydi?'' Mırıldandım. ''Hiç sanmıyorum.''

Yanakları kıpkırmızı olduğunda bir adım daha ona yaklaştım, bardağımda kalan son damlaları içmiştim. ''Merak etme, hayatına girmeyeceğim. Çıktığım çöplüğe tekrar batmak gibi bir düşüncem yok ancak senin öylece nefes almana izin vermek, bana haksızlık olmaz mıydı?'' Kaşlarımı kaldırdım. ''Doyeo? Bu, değil mi? Onun sana sesleniş şekli? Buradan sonra ona gideceğim çünkü Jaehyun'da senin kadar suçlu. Çünkü ikinizde birbirinizden kötüsünüz ve benim yalnızlığımı birbirinizi kalabalık hissettirmek için kullanamayacaksınız.'' Kulağına eğildim. ''Oyun bitti, Doyeon. Sen kaybettiğimi düşünürken, ben ikinizi de şutlayarak maçı kazandım.''

Onu orada bırakıp, arabama geri döndüğümde derin bir nefes almış ve sonunda gözlerimin tutmaya çalıştığı gözyaşları serbest bırakmıştım.

Hissettiğim tüm şeylerde, böyle kolayca akıp gidemez miydi  benden? Onlarla birlikte temizlenemez miydim, onlarla birlikte rahatlayamaz mıydım?

Telefonuma ulaşıp ismine tıkladığımda, aradan geçen saniyeler sonrasında sesini duydum. ''Young.'' Dedi, alelacele. ''İyi misin, nerede olduğunu öğrenebilir miyim, lütfen?'' Gözlerim yavaşça kapandığında söylenmeme engel olamadım. ''Jaehyun,'' dedim. ''Ben kayboldum.'' Hıçkırmamak için dişlediğim alt dudağım herhangi bir şekilde konuşmamı etkilemezken devam ettim. ''Ezbere bildiğim sokakların ismini hatırlayamıyorum, her ev yabancı geliyor. En çok benim evim, benim değil de herkesinmiş gibi. Neden? Neden kendi evimde bir yabancıyım ben?'' Derin bir nefes aldığını duydum. ''Ağzıma gelen şeyleri hala neden tutuyorum, neden seni incitmek için onca sebebim varken hala çizikleri kendime atıyorum?'' Fısıldadım, yitirilmişçesine. ''Ben biliyorum. Çünkü beni ilk sen kırdın. Doyeon, Taeyong... hiçbirisi önemli değil çünkü arkadaşlarımdan yediğim kazıkları yarına hazmedebilirim ama ailem beni istemezse ne yapabilirim?'' Bir şey diyemediğini biliyordum.

En çok bu yüzden kızıyordum ona, herkese karşı kullandığı kelimeleri bana gelince bir seçenek haline bile dönüştürmüyordu. Ben onun için kimdim ki? Herkesle bile kıyaslanamazdım, çok daha acımasızıydım.

''Young,'' dedi çaresizce. ''Bana inanmayacaksın, beni istemeyeceksin ve ben seni eskisi gibi sıcak hissettiremeyeceğim ancak yemin ederim o bebek benim değil. Ben senden başkasıyla bir çocuk büyütemem ki, annelik ya da babalık nedir bilmem. İkisini de sen bana öğretmişken, nasıl başkasını yerine koyarım?'' Başımı iki yana salladım. ''Sana bir gram inancım kalmadı çünkü her seferinde fazlasını aldın. Bir şeyler duymak için aramadım, Jung Jaehyun. Kelimelerine saniyelik ihtiyaç duyarım ancak gururum bir ömür benimle olur.''

Burnumu çektim yavaşça. ''Bitti. Ne seni, ne onu görmek istiyorum. Belki bir kereliğine sözünün eri olur, seni sevenin yanında olursun. Yoksa cennetin yanına uğrayabilir misin, bilmiyorum.''

Telefonu kapatıp yanımdaki koltuğa attığımda hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Artık numara yapmam gerekmiyordu, şimdi kendimle başbaşa kalabilir ve kendimi dinleyebilirdim. Çığlıklarımı sonlandırmak için ne yapabilirdim, düşünebilirdim. ''İyi olacaksın...'' dedim, buna inanmak istercesine. ''İyi olacaksın.'' Dudaklarımı ıslattım, sonra birisinin camımı çaldığını duydum.

Gözlerimin altlarını sildikten sonra yavaşça camı araladım. ''Merhaba,'' Hafif kalın çıkan sesiyle birlikte yutkundum. ''Yardımcı olabilir miyim?''

Güldüm.

Olabilir miydi?

Hiç ama hiç sanmıyordum. Peki bunu nasıl anlatacaktım?



**


umarım birazcık yorum görürüm, sizce gelen kimdiiii? cevapları bekliyom dıoqwjedks

twitter: todayistaeyong

opuyom sizi

always but not forever || jung jaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin