1.4

1.7K 163 79
                                    

••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


••

Elime bırakılan şarap şişesiyle kaşlarım çatıldığında, arkadan duyduğum Lana Del Rey şarkısı ile kalakalmıştım. "Bu da ne?" Büyük gözler yumuşak bir ifadeyle bana baktı. "Aşk acısına iyi gelen iki şey, şimdi başla bakalım."

Alayla gülümsemem çok uzak olmamıştı, hemen olduğum yer de aptalca kahkaha atmaya başladığımda ise beni hala sakince izliyor olmasıyla ensemi kaşıdım. "Kendimi ergen gibi hissettim, Taeyong." Birasını yudumlarken tek kaşını kaldırdı. "Bir farkın olduğunu söyleyemem."

Yanımda duran telefonu ona fırlatacakmış gibi oldum ama sonra birkaç saat önce yaşanan şeyler aklıma dolduğunda, hareketlerim yavaşladı; gözlerim gözyaşlarıyla donandı ve ben hıçkırdım.

"Bana hiç aşık olmadığını söyledi." Yanına geldiğimden beri söylemekten vazgeçmediğim şey dudaklarım arasından tekrar kaçtığında iç çektim. "Beni hiç sevmediğini, bunun için üzgün olmadığını söyledi ve bunlarda samimiydi." Sertçe yutkunmaktan geri kalmadığımda parmak uçlarım saç diplerime gidip onları çekiştirdi.

Benliğimi yok etmek , kendimi ortadan kaldırmak ve benimle ilgili hiçbir şeye sahip olmamasını o kadar çok istiyordum ki, bu istek artık boğazıma bir el gibi sarınmıştı. "Temiz birisi olduğumu söylemiyorum ama başından beri kimi seçtiğim çok belliyken, bunu gerçekten de hak ettim mi?" Başımı arkaya doğru atıp sessizce mırıldandım. "Belki de."

"Jaehyun'un dediklerinin gerçek olduğunu düşünmüyorum." Duyduğum cümleyle tüm odağım karşımda duran adama döndüğünde dikkatle onu dinlemeye başladım. "Şu an birbirimizden uzak olabiliriz ama o benim eski en yakın arkadaşım ve kalbimin üstüne yemin edebilirim ki, sana aşık." Dediklerinin doğru olmasını ne kadar dilediğimi bilemezdi ama gerçek bu değildi.

Gerçek benim için bir yalan olmalıydı, aksi halde canım çok yanıyordu ve bu beni öldürüyordu.

"Zannetmiyorum." Elimde tuttuğum taşla toprağı kazarken ayağıyla bacağıma vuruşunu izledim. "Kendi ağzınla söyledin, neler yaptığını biliyorsun ve o da biliyor, değil mi? Şu an bunun acısını çıkarmak doğru zaman mı diye düşündüğümüzde de cevap hayır ancak onu bırakma." Göz kırptı. "Eminim ki bir mecburiyeti vardır yoksa hangi dünyada Jung Jaehyun, Jung Young için savaşmaz?"

Bakışlarım öylece yerde kaldığında kurduğu cümlelerin aslında doğru olduğunu biliyordum ancak kendime kabul ettiremiyordum çünkü onun ağzından duyduğum şeyler bunların hepsini reddeden ve çöpe paketleyen kelimelerdi.

Ofladım.

"Seninle aramda bir şey olmasından korkuyordu." Ağzındaki içkiyi hafifçe yere doğru püskürttüğünde eliyle boynuna doğru dökülen ıslaklığı sildi. "Komik olan ne be?" Kıkırdaması kesilmediğinde bana baktı. "Sen de böyle zannettin, gerçekten aklımın sen de olduğunu falan ama yok," Sonra dudaklarında kocaman bir gülümseme oluştu ve ben bunun anlamını biliyordum. "Sadece seninle uğraşmak, o aptal eşinin yüzünün kıskançlıkla kasılmasını izlemek eğlenceliydi."

Omuzuna vurdum. "Dökül."

"Birlikte olduğum birisi zaten var." Mutluluğunu engelleyemiyorken saatini düzeltti, şu an utancını başka şeylerle kapatmaya çalışıyordu. "Yani, sadece takılıyorum, cidden."

Onu onayladım. "Hep öyle olur zaten." Yanağımı sıktığında eline vurmaktan çekinmedim. "O kızla tanışacağım ama önce halletmem gereken bir dev var."

Dudağımın kenarını dişlediğimde telefonumla onu aradım, içimden beşe kadar saydıktan sonra ise çabucak kapattım.

"Ne yapıyorsun?" Güldüm. "O çabalamayacağımı sanarken onu kazanıyorum."

Dilimi damağıma vurdum.

"Jung Jaehyun'ı bırakmıyorum çünkü buna izin vereceğini sanmıyorum."

**

young asla pasif bir karakter değil

göreceksiniz :D

ve şey, yorumlar çok az, neden?

sınır getirmekten çok korkuyorum, o yüzden bir şeyler karalarsanız çok memnun olurum

iigclr

always but not forever || jung jaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin