Saklanmayı iyi bilirdim.
Hoşuma gitmeyen bir durumla baş başa kaldığım zaman ilk nereye kaçacağımı, kimsenin bana ulaşmasını istemediğimde nereye sığınacağımı, hepsini çok iyi bilirdim. Koşmak için yorgun olduğumda ancak ilerlemem gerektiğinde, dizlerimdeki yaraların izi canımı sıktığında ancak bana ne kadar güçlü olduğumu hatırlattığında, nerede olmam gerektiğini iyi bilirdim.
İnsanların ağzı bir torba misali açılıp asla kapanmadığında, bilmedikleri her şey hakkında tahmin yürüttüklerinde ancak gerçeği öğrenmek için çabalamaladıklarında, nereye yürüyeceğimi bilirdim ben. İyi bilirdim, iyi de yapardım. Bana göre dünyada ki en güçlü kişi kendimdim çünkü aksini söyleyerek hayatta kalmam mümkün değildi.
Ben olmasam, kim beni ayaklarım üstünde tutardı? Kimse, kimse bileklerimdeki çizikleri sevmezdi bile. Tanrı bizi bir başımıza bırakıp diğerleriyle ilgilenmeye başladığında da her şeyin ve herkesin geçici olduğunu anlamak açıktı. Neden başkası için çabalayan tek kişi ben olmalıydım?
Bu yüzden saklanırdım, var oluşumuz gereği bencil yapılarımızın asla değişmeyeceği gerçeği canımı o kadar sıkardı ki; hep uzakta olurdum. Kendimden, arkama bakmadan bir başkasına gitmek kolaydı benim için.
"Ne düşünüyorsun?" Saçlarımın üzerinde gezinen hafif dokunuşlar mayışmamı sağladığında, beynimin içinde birbirini kovalayan bu cümleleri nasıl ifade edeceğimi bilemiyordum. Bu yüzden sadece mırıltılar çıkardım ve parmaklarımı göğsünde gezdirmeye devam ettim.
Seul, yağmur altında kalmışken biz küçük balkonumuzda, sanki başka yer yokmuşçasına birbirimize yakın oturuyor ve izin verebildiğimiz tek şey nefes almak oluyordu.
"Bana ne düşündüğünü söyle." Kısık çıkan sesi biraz merak dolu olduğunda, başımı kaldırıp gözleriyle bir araya geldim. "Özür dilerim." Dedim, bir anda. Bunu beklemediği, belki de benden duymayı hiç düşlemediği bir kelimenin ağzımdan kaçmış olmasına şaşırdığı belliydi. Kendimi yarattığım oyunlar dışında ifade etmezdim genelde, bunun için bir çabam olmazdı ancak konu Jung Jaehyun'a ucundan dahi değse; yapmayacağım çoğu şeyi gerçekleştirmem saniyelerimi alırdı.
''Özür dilerim, tamamen bir belaydım ancak yanımda kalmayı seçtin. Senden başkası beni kabul edebilir mi bilmiyorum bile.'' Elimdeki kahve bardağında dolaşan bakışlarım biraz mahcubiyet doluyken ona doğru dönüktüm. ''Sadece, bir hata yaptığında seni hemen suçlamayacağımı bil. Tamam mı?'' Gülümsedi, gülümsedim.
Ancak hiçbir şey iyi gitmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
always but not forever || jung jaehyun
Fanficçünkü burada yıkılan tek şey evliliğimiz değildi. bendim. benim hayallerimdi. ~nctjae