Selamlaaaaarrr
Ben geldim 😉Hazırladığım valizleri abim kapının önüne indirirken Anna bana sıkıca sarıldı. Özleyeceğim insanlardan birisi de Anna'ydı.
Yıllarımız birlikte geçmişti. Şimdi ise ayrılıyorduk hemde hiç bilmediğim bir zaman zarfı boyunca. Belki onu bir daha göremeyecektim. Bu düşünceyi hatırladıkça sinirlerim bozuluyordu.Kollarımı beline sardım. Göz yaşları ince bluzumu ıslatırken konuştu. "Bak arada sende gel sadece Ayzek gelmesin"
Durumumuzu bildirmek için ayda bir kere abim bu krallığa gelecekti.
Benim gelmemi istemiyorlardı. Eğitimi yarıda kalmış daha yaşı küçük nasıl geleceğini bilmez diyerek toplu bir karar almışlardı.
Karşıların da çocuk varmış gibi söylemeleri sinirimi bozsa da gerçekler bunlardı."Bilmiyorum Anna ama gelmeye çalışacağım." Kısık sesle söylediğim cümleyle Anna başını omzumdan kaldırıp kollarını belimden çözdü. Kızarmış gözleri gözlerimde gezinirken konuştu.
"Gitmek istemediğini biliyorum.
Neden oraya gidiyorsun? Bunu bana söyleyebilirsin değil mi?"
Beni en iyi tanıyan kişiden bu şekilde bir tepki bekliyordum doğrusu. Hatta geç bile kalmıştı.
Marcus'la kavga ettikten sonra sahile gidip onu aramıştım.O benim en yakın arkadaşım da olsa ona her şeyi söyleyemezdim. Babamın itibarı zedelenmemesi için gidiyorum diyemezdim. İstemiyorum diyemezdim.
Bazı şeyleri içinde yaşardın ve için de kalırdı.
"Anna ben gitmek istiyorum. Sadece biliyorsun karşı krallık bizim büyük dedelerimizi öldürdü.
Bu sebeple gitmek bana zor geliyor.
Hem oraya gittiğim de farklı şeyler öğrenebilirim. Bu benim için büyük bir şans bile olabilir"Söylediğim şeyi kabullenmiş olmalı ki başını hafifçe salladı. Kabullenmek zorundaydı. Annesi ve babası da gittiği için kendisini kötü hissediyor olmalıydı.
Kardeşiyle birlikte burada kalmışlardı. Teyzesi ve amcası çok iyi insanlardı. Onlara bakacaklardı ama anne ve babası gibi olmazdı.
Bazen bazı şeyleri kabullenmek çok zor geliyordu.Anna'yla birlikte merdivenlerden inip beni bekleyen annemle görüştüm. Babam sabah krallıkta işinin olduğunu söylemişti ve erkenden evden gitmişti.
Abimin gözleri nişanlısından ayrılıp beni buldu.
"Hazırsan gidelim bizi bekliyorlar
Ne kadar erken gidersek o kadar iyi biliyorsun krallıklarını bulucaz" Abimin gözlerinden gözlerimi hiç ayırmadım. Bana yaptığı bu eziyeti ona hissettirecektim. Benim hissettiklerimin aynısını hissediyor olamazdı. O nişanlısına veda edebiliyordu ama ben kavga edip gidiyordum. Bu canımı çok yakıyordu. O beni gerçekten çok seviyordu ve bunu bilerek bu şekilde gitmek istemiyordum.
Neden ben buna mecburdum.
Neden?"Gidelim" tek kelimeydi ama altında yatan binlerce duygu vardı.
Siyah arabaya birlikte binerken Katre'nin hıçkırıkları kulağım da çınladı. Bu çok acı bir durumdu, kalan için her zaman daha zor olmuştu. Bu duyguyu hiç yaşamasamda biliyordum bunu hissedebiliyordum.
Abim ormanlık yola doğru sürmeye başlayınca başımı cama yasladım.
Diğer krallıkla bizim krallık arasında yarım saat vardı ama biz başka tarafa doğru gidecektik.
Bizim planımız çok farklıydı. İmkanı yoktu o salakların bizim bu krallıktan olduğumuzu bilmelerine.*
Bir saatin sonunda bizi bekleyen adamlarla birlikte buluşup siyah arabamızı kırmızı üstü açık bir arabayla değiştirmiştik.
On dakika kadar sonra o krallığın topraklarına girecektik. İçimde hiç iyi bir his yoktu yada tamamen psikolejik olan bir şeydi. Bunu tam bilemiyordum.
"Zorunda kalmadığın sürece kurda dönüşmüyorsun. Zaten nasıl davranman gerektiğini neler yapıcağını konuşmuştuk. Her şeyi biliyorsun bir daha tekrarlamaya gerek yok değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTLARIN SAVAŞI
Science Fictionİki aşık kurt... İki kanlı krallık... Yaşamaya mahkum olduğunuz bir hayat... Hiç bitmesin dediğiniz şeyler bitip, hiç başlamsın dediğiniz şeylerin başladığı yer...