Ben geldim....
"İyimisiniz" gri gözlerin sahibinin söylediği şeyle gözlerimi kırpıştırıp doğrulmaya çalıştım.
"Lauara iyimisin sen" tedirgin sesiyle varlığını belli eden Alex'e baktım. "Ben gitsem iyi olacak"
Alex'in gözleri belimde olan ele kayınca gri gözlü adam ona baktı.
"Alex neyi var" tanışıyorlardı.
Bazen salak olduğunu düşünüyorum Lauara nasıl tanışmasınlar kuzenler.
İç sesime ne kadar sinirlensem de haklıydı.Biraz geri çekilip elini belimden çekmesini sağladım. Bana biraz baksa da Alex'in cevabıyla ona döndü. "Koşuyorduk bir anda başı döndü" Alex elinde ki su şişesinin kapağını açıp bana uzattı.
Elime aldığım şişeden biraz içip ona geri uzattım.
"Abim nerede eğitim görüyor. Onun yanına gitmeliyim."
Alex'sin bana verdiği dolaba doğru yürümeye başladım. İki kuzen arkamdan bakıp kaldılar.
Cevap vermelerini bekleyecek olursam burada bayılırdım.Çantamdan telefonu çıkarıp abimi aradım. İkinci çalma da açılan telefona karşı "Abi ben çok kötüyüm beni eve götürebilirmisin?" dedim.
Derince aldığı nefes seslerini net bir şekilde duyarken konuştu.
"Ne oldu" kötüyüm diyorum zaten ne uzatıyorsun da beni böyle ayak da bekletiyorsun hiç anlamıyordum. Yani biraz mantıklı düşünmesi gerekiyordu ama nerdeee."Gelecek misin yoksa kendim gideceğim" sorusuna cevap vermedim. Kötüyüm demiştim zaten.
Kendin git dese ne yapacaktım bilmiyordum. Ben evin yolunu bilmiyordum ki. Abimin öyle bir şey diyeceğini zannetmiyordum ama abime hiç belli olmazdı.
"Bekle geliyorum" sinirli bir şekilde söylediği cümleyi hiç önemsemeden telefonu kapattım. Bana neden sinir olmuştu hiç bir fikrim yoktu. O bana söylemişti bir sorun olursa ara diye. Şimdi neden sinir oluyordu.Arkamı döndüğüm de ikisinin araların da konuştuğunu gördüm.
Çok faklıydı. Babasıyla bu kadar çok benzemesini beklemiyordum doğrusu. Marcus babasına değil annesine benziyordu.
Gri gözleri aynıydı. Belirgin yüz hatlarının göz kamaştırıcı olduğunu söylemem gerekiyordu.
Abimin sesiyle çantamı alıp yavaş bir şekilde yürümeye başladım.
"Lauara hadi gidelim"Abimin sesiyle onlar da bana bakmışlardı. Arkamı dönüp onlara bakmasam da derin bakışlarını sırtım da hissediyordum.
Merdivenleri tırmanıp yavaş yavaş dolmaya başlayan mekandan çıktık. Arabaya binene kadar sessiz süren yolculuğumuz arabada sona ermişti.
"Ne oldu sana" sorusuna karşı ona baktım. Bende bilmiyordum neden başımın döndüğünü ama kendimi hiç iyi hissetmiyordum."Tempolu yürüyüş yaparken bir anda başım döndü. Bende bilmiyorum normal de senle yaptığım koşular da bile bu şekilde olmazken bu sefer başım döndü."
Başını onaylar şekilde sallayıp önüne döndü.*
Abim beni eve bırakınca girmiştim yatağa şimdi ise güneşin doğmasına az kalmıştı. Soğuk suyla duşa girerek kendimi ayıltmıştım.
Abim büyük ihtimalle kahvaltı hazırlamak için kalkmıştı. Çünkü alt kattan sesler geliyordu.
Hala düzeltmediğim dolabımın kapaklarını açtım. Bu gün ne giymeliydim acaba.
Sarı pileli dizlerimin dört parmak üstünde biten bir etek ve siyah askılı bluzumu alıp yatağın üstüne koydum. Önce saçlarımı kurutmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTLARIN SAVAŞI
Science Fictionİki aşık kurt... İki kanlı krallık... Yaşamaya mahkum olduğunuz bir hayat... Hiç bitmesin dediğiniz şeyler bitip, hiç başlamsın dediğiniz şeylerin başladığı yer...