"Karlı kayın ormanında / Yürüyorum geceleyin." dedim içimden. Kars Havaalanına iniş yapmış, eşyalarımızı otele koymuştuk şimdi de bize tahsis edilen araçla helikopterin düştüğü yere gidiyorduk. Bizi karşılayan Korucu'nun dediğine göre bölgeye giden yolda çığ düşmüştü; yani araç bizi bir yere kadar götürebilecekti. Kalbim gibi, diye düşündüm. Kalbim de beni hayatın bir yerine kadar götürebilecekti. İlerlemeye devam edecektim, ölümden sonraki hayata inanıyordum, ancak kalbim atmayı her an bırakabilirdi. Eninde sonunda bırakacaktı.
Aracın camından dışarıyı izlemek istediğimde camın buğulandığını fark ettim; bu, aracın içerisinin dışarıdan çok çok daha sıcak olduğunu fark etmemi sağladı, üstelik şuanda bile üşüyordum. Buğuyu montumun yeniyle sildim ve dışarıdaki tipiyi izledim bir süre. Aklım onu durdurmama fırsat kalmadan telefonuma atılan mesaja gitti. O kadar güzel bir mesajdı ki, yanlışlıkla atıldığına inanmak istiyordum. Öyle bir mesaj bana gelmiş olamazdı. Öyle bir aşkı, öyle bir adamı hak etmiş olamazdım. O cümleleri yazabilen bir adamı kendime aşık etmiş olamazdım. Hem ne ara, nasıl, nerede aşık olmuş olabilirdi ki? Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bana kim aşık olurdu? "Efkarlıyım, efkarlıyım, / Elini ver, nerde elin?" diye devam ettim Nazım'ın dizeleriyle.
Mesajı tekrar açtım ve tekrar tekrar okudum. Yüreğim göğsüme sığmıyor, kanatlanıp uçarak gökyüzünde bir bulutla kavuşmak istiyordu. Gökyüzünü görebilmek için eğildim ve simsiyah göğe baktım. Bulutların yüreğimle buluşacak havada olduğunu pek sanmıyordum. Tipi şiddetini gittikçe arttırmıştı, aracın içinde nefes seslerimizin dışında, dışarıdan gelen bir ıslık sesi vardı. Rüzgar çok şiddetliydi. "Ayışığı renginde kar, / Keçe çizmelerim ağır ./ İçimde çalınan ıslık / Beni nereye çağırır?"
"İnanamıyorum!" diye bağırdı birden arkamda oturan kadın. Beklemediğim bu yüksek ses, hemen kafamın dibinden geldiği için oturduğum yerde zıpladım ve bulunduğum ruh halini umarsızca dağıtmasına duyduğum sinirle ardıma döndüm. Herkes benim gibi şaşkın, sinirli bir şekilde ona baktığında yanaklarında soğuktan kaynaklı olan kızarıklığa bir ton daha eklendi. Elindeki telefonu gösterdi ve ondan bir açıklama bekleyen bizlerle göz teması kurarak konuşmaya başladı.
"Askerlerden biri bir arkadaşına mesaj atmış. O da mesajı Twitter'da paylaşmış ve şuan helikopterin düşmesinden sonra en çok konuşulan olay bu. Bakın, okuyorum mesajı." dedi ve okumaya başladı ancak hem bana yakınlığı hem de okumayı dinlemekten daha çok sevdiğim için telefon ekranına baktım. O dışından okurken ben de içimden okudum ancak hem cümle yapısı hem de anlattıkları kafamın içinde bir baskıya sebep oluyordu.
"Başardım kardeşim, başardım. Sonunda ona aşkımı itiraf ettim ama sanırım biraz geç kaldım. Her şey için teşekkürler. Sen hayatımdaki en değerli insansın, tek dostum, hiç sahip olmadığım kardeşimsin. Hiç tanımadığım ailem, hep olmasını istediğim abim, çok merak ettiğim babamsın. Bana verdiğin tüm anılar için teşekkür ederim. Seni kızdırdığım her an için özür dilerim. Sen bir insanın hayatında görüp, görebileceği en harika insansın. Bunu sana ilk ve biliyorum ki son kez söylüyorum: Seni seviyorum, kardeşim." Bakışlarımı ekrandan uzaklaştırdım ve alnımı avucuma bastırdım. Genç kadın konuşmaya devam etti.
"Kardeşim Cesur'un bana attığı son mesaj. İlk ve son kez söylüyorum ki, ben de seni seviyorum kardeşim."
Midemdeki yanmayı bastırabilmek için yumruğumu karnıma bastırdım ve sırtımı cama yaslayıp, gözlerimi kapattım. Aracın içindeki herkes harıl harıl fikir alışverişi yaparken ben sadece burnumdan nefes alıp, ağzımdan nefes vermeye çalışıyordum. Herkes durumlarının iyi olabileceğine dair umutla dolarken; ben mesajı atan o kayıtlı olmayan numarayı düşünüyordum. Aynıydı. Bana mesaj atan ve o adama mesaj atan numara aynıydı. Sahte olabilir miydi? Popüler kültürün kölesi olmuş bir grup genç olabilir miydi? Fısıltıyla bağıran kadından ekran görüntüsünü gruba atmasını rica ettim. Gözlerimi açık tuttuğum beş saniyede bile yeri göğü birbirine karıştıran bir baş dönmesiyle mücadele etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gözlü Dev "TAMAMLANDI"
ContoMenekşe düşüncelerini şiirlerle süsleyen bir paramedik ve acil durum afet gönüllüsüdür. Günleri yalan gülümsemeler ve sahte bir neşeyle geçip, giderken; tüm ülkeyi şaşırtan bir haberle kendini Kars'ta buluverir. Ancak bulması gereken tek şey kendis...