17 bölüme 17.000 okunmaya özel yepisyeni güzelcecik bir bölüm.
E o zaman son bir kez daha ne diyoruz?
O mavi gözlü bir devdi!
.
.Genç adamın yorgun adımları hastanenin poliklinik girişinden onu Acil Servis'e taşırken mavi gözleri yerdeydi. Saatler önce yıkayarak kanından temizlediği saçları karışmış, bir tutam asi bir tavırla alnına dökülmüştü. Üzerinde emanet duran lacivert bir tişört ve koyu renk kot pantolon olsa da, ilkbaharın o ılık havasına rağmen botlarından vazgeçememişti. Sivil hayatında üniformasını giyemiyor olmanın acısını, postallarının ağırlığını aratmayan botlarla gideriyordu.
Özlem her tarafındaydı. Üniformayı giyince sevdiği kadını; çıkarınca üniformasını özlüyordu.
Gözlerini her adımda sallanan bağcıklarından ayırmadan ilerlemeye devam etti. Binaya girdiği her seferde yaptığı gibi, gördüğü ilk şeyin sevdiği kadının narin bedeni olmasını istiyordu. Yüzüne dikkatle bakan kadınları fark etse de kafasını kaldırıp, bakmadı. Göz göze gelmek istediği tek bir kadın vardı ve gözlerini onun gözleri hariç diğer tüm gözlerden sakınmaya kararlıydı.
Acil Servis'in kapısından içeri girdiğinde ağır ağır gözlerini kaldırdı ve görüğü görüntü karşısında kaşlarını çattı. Menekşe, o güzeller güzeli kadın, bir adamla karşılıklı Danışma masasının önünde dikilmiş sohbet ediyorlardı. Hiç hoşlanmadı bu görüntüden. Adamın üzerindeki o beyaz, tertemiz önlüğe karşılık onun Menekşe'ye vadettiği şeyin bir avuç şerefsizin kanıyla ıslanan üniforma olmasından nefret etti. Radar gibi gözleri adamı süzdü. Menekşe'ye doğru hafif meyleden bedeni, elindeki dosyayı bahane ederek Menekşe'ye ilgili tavırlarla yaklaşması, duyamasa da hiç komik olmadığına emin olduğu o saçma sesiyle sarf ettiği kelimeleriyle Menekşe'nin gözlerinin içine içine bakıyordu adam.
"Seni küçük şerefsiz seni..." dedi Cesur dişlerinin arasından. Mavi gözlerinin etrafındaki damarların bir an çatlayacağını ve gözlerine kanın oturacağını sandı. Gözünü kan bürümek ifadesinin gerçekleşmesine bir an vardı ki bir hemşirenin onlara doğru yaklaştığını fark etti.
"Ataman Bey, poliklinikten sizi çağırıyorlar."
"Öyle saçma isim mi olur lan?" diye söylendi Cesur. "Ataman, ben bu kafamı sana atamam."
Karamsar bir ruh haliyle hastaların beklemesi için yerleştirilen sandalyelerden birine oturdu ve sırt çantasındaki eskiz defteriyle resim kalemini çıkarttı. Menekşe giden sünepenin -bir sünepeliğini görmese de ona sünepe demek istiyordu- arkasından bile bakmamış; elindeki dosyayı masaya koyup önüne düşen bir tutam saçla oynayarak gözlerini kağıdın üzerinde dolaştırmaya başlamıştı. Sırtı Cesur'a dönüktü, aralarında en fazla beş metre vardı.
Bir süre Cesur hiçbir şey yapmadan Menekşe'nin etrafındaki her şeyden soyutlanarak işine konsantre olmuş halini izledi. Eliyle iki de bir arkasına attığı ama hemen ardından farkında olmadan tekrar önüne çektiği saçları, bakımlı şifa dağıtan elleri, tüm günün koşuşturmasıyla hırpalanan üniforması, diline dolanan o şarkıya eşlik eden ayak vuruşları ve narin bedeni. Menekşe kısa bir kadın değildi ancak Cesur aralarında bariz bir boy farkının olduğunun farkındaydı. Cesur biraz... Yüksek bir adamdı.
Anlık bir delilikle yerinden kalktı ve çantasıyla malzemelerini sandalyede bırakıp, Menekşe'ye yöneldi. Hala yüzü masaya dönük bir vaziyette önündeki dosyayı incelerken Cesur tam arkasında durdu ve aldığı ilk nefesle ciğerlerine tatlı, şekerimsi bir parfüm kokusu dolduğunda şaşkınlıkla gözleri açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gözlü Dev "TAMAMLANDI"
Historia CortaMenekşe düşüncelerini şiirlerle süsleyen bir paramedik ve acil durum afet gönüllüsüdür. Günleri yalan gülümsemeler ve sahte bir neşeyle geçip, giderken; tüm ülkeyi şaşırtan bir haberle kendini Kars'ta buluverir. Ancak bulması gereken tek şey kendis...