16

2.4K 348 239
                                    

K A O S

...

Minho gecenin bir yarısı uyandı. Yavaşça ve sessizce Jisung'un kollarının arasından çıktı ve su içmek için mutfağa gitti.

"Chan, neden hâlâ uyanıksın?" Dolaptan bardak alırken sordu.

"CEO Han'ın geçmişine bakıyordum. Beni 5 dakika önce aradı." Chan bilgisayarına bakarken söyledi.

Minho'nun içtiği su boğazına kaçtı. "Seni mi aradı?"

"Evet, şuna bak. Oldukça kötü. Kaç şirket dolandırdığını ve bugün bulunduğu yere ulaşmak için ne boklar yediğini biliyor musun?"

"Oh gerçekten mi?"

"Evet. Kötü olduğumuzu düşündüm." Chan bilgisayarını kapatıp mutfağa doğru yürürken söyledi.

"Peki, neden aradı?" Minho sordu.

"Seninle tanışmak istediğini söyledi."

"Ben? Neden?"

"Jisung'un erkek arkadaşıyla tanışmak istediğini söyledi. Gerçek adını söylemedi."

Minho mutfak tezgahına yaslandı ve biraz düşündü. "Tamam. Onunla şimdi tanışacağım."

"Şimdi?" Diye sordu Chan inanamayarak. "Saat şu an 1 gibi."

"Evet. Jisung uyuduğu için, şimdi."

"Emin misin?"

"Evet hyung. Ne istediğini çok merak ediyorum."

"İyi, tamam."

CEO Han'a, marketin yanındaki ara sokağa gelmesini söylediler.

Chan'da onunla beraber gitti ve çöp kutularının arkasına saklandı.

"Geleceğini söylediğinde gerçekten şaşırdım." CEO Han ara sokağa girip, ona doğru yürürken söyledi.

"Ben de aradığın için şaşırdım." Minho cevapladı. "Ne istiyorsun?"

"Oğlumu geri istiyorum."

"Kaltak, neden gittiğinden beri Jisung'a çok önem veriyorsun?"

"Evet. Bu doğru, ne yaptığını umursamıyorum, seninle ilişki kurmaması daha iyi."

"Senin problemin ne? şu an onun gerçekten mutlu olduğu için delirdin mi?!"

CEO Han, Minho'ya yaklaştı.

"Sanırım işbirliği yapmak istemediğin için senden kurtulacağım, onun mutluluğu."

Adam ceketinin cebinden bir bıçak çıkardı ve Minho'yu karnının altından bıçakladı. Çok hızlıydı. Minho'nun tepki gösterecek zamanı yoktu.

"Lanet, s-siktiğim sorunun ne." Minho sesi titrerken ve yere düşerken söyledi. Beyni olanları yeni kavramıştı ve bıçaklandığı yer ağrıyordu.

"Bana başka seçenek bırakmadın."

Tüm bunları sadece izleyen Chan, saklandığı yerden çıktı ve CEO Han'ın kafasının arkasına çöp kutusunda bulduğu metal bir çubukla vurdu.

Adam yere düştü ve kafasından kanlar akmaya başladı.

"S-siktir, Chan onu öldürdün mü?" Minho zorlukla nefes aldı.

"B-bilmiyorum..." Dedi Chan ve elindeki metal çubuğu yere düşürdü.

Sonra kanların arasından Minho'ya doğru koştu.

"Seni hastaneye götürmeliyiz." Dedi ve Minho'nun kafasını kucağına koydu.

"Hyung hayır. Beni nasıl götüreceksin?"

"Bilmiyorum! Ama Minho hastaneye gitmelisin!"

"Sen hapse girecekken şu anda hastaneye nasıl gidebilirim!"

"Hapse girmeyeceğim, endişelenme!" Chan telefonunu çıkardı ve 911'ı aradı.

"Ne sikim yapıyorsun? Neden polisi arıyorsun?! Ne olursa olsun, onları asla ama asla aramayın diyorsun-" Minho cümlesini tamamlayamadan bilincini kaybetti.

"Endişelenme, hyung ne yapacağını biliyor."

Polis ve ambulans 5 dakikadan daha kısa sürede geldi. Doktorlar Minho'yu bir sedyeye yatırdı ve cpr yapmak için ambulansa getirdi. Polisler olay yerini araştırdı.

"Peki, burada tam olarak ne oldu?" Polis, hastaneden ayrıldıklarında Chan'a sordu.

"Arkadaşım ve ben marketten eve yürüyorduk ve iki adam geçitte kavga ediyorlardı, adamlardan biri hiçbir şey yokken aniden karşımıza çıkıp arkadaşımı bıçakladı, sonra diğer adam ona vurdu ve kaçtı." Chan sakince açıkladı.

"Peki hangi yöne gittiğini gördün mü?" Polis sordu.

"Hayır, arkadaşıma odaklanmıştım." Chan cevapladı.

"Gidip orayı araştırıp parmak izleri bulmaya çalışacağız." dedi Polis ve uzaklaştı.

Chan hayatında cebinde eldiven bulundurduğu için müteşekkir olacağını hiç düşünmemişti.

"Jisung uyan!!"

Saat gece 3'tü. Woojin, Chan'dan hastanede olduklarınla dair bir arama almıştı.

Hyunjin ve Changbin odaya girdiler ve Woojin onları takip etti.

"Ne oldu? Biraz daha uyumama izin verin." Dedi.

"Hayır! Yapamazsın! Bu önemli!!" Dedi Hyunjin.

Jisung yattığı yerde dikleşti ve onlara döndü.

"Ne?"

"Minho bıçaklandı, şu an hastanedeler."

"O-o, ne...?"

...
jisung'un babası öldü sanırım

kafam çorba oldu bu ne böyle

bad, minsung [çeviri.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin