20

2.1K 307 39
                                    

"Jisung, şimdi eve dön."

Güneş batıyordu ve Jisung bütün günü Minho'yla hastanede geçirmişti.

"Artık kalmamam gerektiğine emin misin...?"

"Bebeğim ben iyiyim, eve git. Bütün gün burada kalmanın faydası yok. Birazdan uyuyacağım. Çok yorgunum." Minho cevapladı.

"Tamam tamam, gideceğim." Jisung iç çekti.

Telefonunu yan masadan aldı, cebine koydu ve ayrılmadan önce Minho'ya son bir öpücük verdi.

"Bye bebeğim, iyice dinlen." Sonunda dedi ve gitti.

Jisung eve gitmeyecekti. Parkta arkadaşlarıyla buluşmaya ve onlara ne olduğunu anlatmaya karar verdi.

Arkadaşlarına mesaj attı ve parkın banklarından birine oturarak beklemeye başladı.

"Ya Han Jisung değilse." Felix'in dediğini duydu.

Jisung arkasına döndü ve arkadaşlarının ona doğru yürüdüğünü görünce gülümsedi.

"Seni yıllardır görmemişim gibi hissediyorum." Dedi Jeongin.

"Sadece bir hafta oldu." Jisung güldü.

"Tamam, bize bir açıklama borçlusun. En yakın arkadaşların biziz ve sen bizi toz içinde bıraktın." Dedi Seungmin ve yanında oturdu.

Jisung, babasının onu nasıl evden attığını, annesinin nasıl bir sürtük olduğunu ve Minho'nun nasıl bıçaklandığını anlattı. Elbette babasının onlara nasıl borçlu olduğunu ve yaptığı tüm çalma işleri gibi şeyleri anlatmadı.

"Yani şu an Minho ile yaşıyorsun, haklı mıyım?" Jeongin sırıttı.

"E-evet." Jisung kızardı.

"Onunla yaşıyorsun ve onu sadece bir aydır mı tanıyorsun?" Diye sordu Seungmin.

"Neden onu ne kadar zamandır tanıdığım bu kadar önemli? Çok yakınız, onunla banyo bile yaptım." Jisung kollarını birleştirdi. "Hayatımın yarısını bildiğinizi biliyorum ve eminim ki sizinle banyo yapmak yerine cehenneme bile gidebileceğimi biliyorsunuzdur."

Üçü birkaç saniye sessiz kaldı. Çok şaşırmışlardı, ne söyleyeceklerini bilmiyorlardı.

"Yani- peki ya okul? Geri dönecek misin?" Felix sordu.

"Hayır, okul aidatını kim ödeyecek? Bırakıyorum." Dedi Jisung ve sandalyeye yaslandı.

"Gerçekten mi?"

"Ben sadece okul değiştirdiğimi söyleyeceğim, eğer öğretmen size hangi okula gittiğimi sorarsa, bilmediğinizi söylersiniz." Omuz silkti.

"Tamam, bu mantıklı."

"Yine de okulu bıraktığın için kendini kötü hissetmiyor musun?" Jeongin sordu.

"Hayır. Eninde sonunda atılırdım çünkü ödeme yapamazdım."

"Sanırım bu doğru."

Dördü parkta gece olana kadar sohbet etti.

Jisung eve geldiğinde saat 22:30'du.

"Sadece bir gece, hayatta kalabilirsin." Kendi kendine mırıldandı ve tek başına şimdi daha büyük hissettiği çift kişilik yataklarına girdi.

Ve sonunda uykuya daldı.

Jisung sabah telefonunun zil sesiyle uyandı.

Hâlâ yatakta yatarken, aramayı cevapladı ve telefonu yanağına yasladı.

"Merhaba?" Mırıldandı.

"Benim."

Jisung diğer hattan annesinin sesinin duyunca inledi.

"Ne?"

"Yarım saat içinde benimle hastanede aynı yerde buluş. Parayı vereceğim." Dedi ve telefonu kapattı.

Jisung 30 dakika sonra hastaneye geldi. Ondan önce gelmişti, bu yüzden masalardan birine oturdu.

Beş dakika geçtikten sonra topuklu ayakkabı sesi duymaya başladı, ses ona yaklaşıyordu.

"İşte paran. Giysi, uyuşturucu, herneyse, ne aldığın benim için önemli değil. İyi eğlenceler." Masanın üzerine bir zarf koydu ve Jisung'un bir şey söylemesini beklemeden oradan uzaklaştı.

"Sürtük."

"Şimdi hastaneye para ödeyebilirim."

Ön büroya yürüdü ve oradaki bayanla konuşmaya başladı.

"Jisung?"

Kimin ona seslendiğini görmek için görmek için arkasına döndü, Minho orada hastane kıyafetleri yerine normal kıyafetleriyle duruyordu.

"Bebeğim? Neden odanda değilde buradasın?" Diye sordu ve ona doğru yürüdü, konuştuğu bayanı geçici olarak unutmuştu.

"Erken taburcu oluyorum, çünkü ben iyiyim, sana sürpriz yapmak için eve gidiyordum." Dedi Minho ve ona sarıldı, ama çok sıkı değil çünkü yarası zarar görebilirdi.

Jisung büyük olanı öptü.

İkiside birbirine baktı ve güldü.

"Neden bu kadar erken saatte buradasın? Orada ne yapıyordun?" Diye sordu, Jisung'un gözlerinde kaybolmamaya çalışarak.

"Oh, faturanı ödüyordum."

"Faturam? Nasıl? Parayı nereden buldun?"

"Şanslıyız diyelim."

bad, minsung [çeviri.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin