4. BÖLÜM

634 17 0
                                    

                                 

                                   🍀


Kapımın tıklatılmasıyla oturuşumu düzeltip kapıdaki her kimse 'gir' komutunu verdim.

"Alev, müsait misin gülüm?"

Gelen en büyük abimin eşi, Başak yengemdi.

"Gel yenge gel. Müsaitim."

Yengem sessizce kapıyı kapatıp içeri girdi ve yatağın ucuna oturdu. Bense pencerenin önündeki divânda oturuyordum.

"Ayyy Alev, noldu senin yüzüne?"

Tüm gece ağlamıştım. Şişmiş olmalıydı ve de kızarmış.

"Hiiç. Boşver sen benim yüzümü gözümü yenge. Bir gelişme var mı onu de."

Yengem kafasını yere eğdi. Abim için iyi benim içinse son derece kötü bir gelişme olmalıydı.

"Bu akşam seni görmeye gelecekler biliyorsun."

"Biliyorum."

Dedim ve kafamı açık pencereden dışarı çevirdim. Gözlerim yine dolmuştu. Düşündükçe ağlıyordum.

"Bana biraz müsade edermisin yenge? Yalnız kalmak istiyorum."

"Tamam gülüm sen nasıl istersen. Bir ihtiyacın neyin olur ben yukardayım tamam mı?"

"Tamam yengem, sağolasın."

Yengem odadan çıktıktan sonra kalkıp banyoya girdim. Toparlanmalıydım, çünkü Cihan abimin beni böyle görmesini istemiyordum. Görürse çok üzülür, kahrından ölürdü. Ona kızgındım, hatta kırgındımda. Ama o benim abimdi, benim için yeri diğerlerine göre çok ayrıydı. Çok üzülüyordum tabii, çok korkuyordum. Hiç tanımadığım bir adamla evlenecektim neticede. Ve beni mahveden bir şey daha vardı; Kaçtığım, korktuğum şeyin esiri olmuştum şimdi yine. Kurtulduğumu sandığım geçmişimin tamda içine düşmüştüm. Bu sefer kaçacak cesaretim yoktu.  Ailemi kanlar içinde görmeye hazır değildim. Kabullenmeliydim belki de her şeyi. Ya da inkar edip gitmeliydim yine buralardan. İki seçenekte imkansızdı. Peki ya şimdi ne olacaktı? Nereye kadar kaçsamda beni bulan bu malükattan nasıl kurtulacaktım? Kurtulacak mıydım? Yoksa esiri mi olacaktım kaçtığım bu şeyin? Peki ya,
ESARETİME HAZIR MIYDIM ?




                                    🍀


Birazdan misafirler gelecekti. Ben hala hazır değildim. Üstüme başıma çeki düzen vermem gerekiyordu ama kafamı bile kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum. Ağlamaktan helak olmak diye bir deyim var ya hani? Şuan ben o deyimdim. Saatlerdir öylece dışarıya bakarak ağlıyordum. Ve sanırım uzun süre daha ağlayacaktım. Belki de bir ömür...
Kapının açılma sesiyle gelenin kim olduğuna bakmak için yüzümü kapıya doğru döndüm. Annem gelmişti. Bana bir hoşgeldin bile demeyen annem.
"Yıllardır kızım demedi alev takıldığın nokta bu mu cidden?"

"Hâlâ hazır değilmisen sen?"

Nasılsın bile demeden sorulan bu soru çok ağrıma gitmişti. Bir anne nasıl olurda evladına bu kadar acımasız olurdu?

"Niye hazırlanayım ana? Yoksa beni beğenmezler mi? Yoksa almazlar mı beni? Niye hazırlanayım ana? Söylesene."

"Sen eyice terbiyesizleşmişen. Kocaya varınca sökmez bu diller Alev hanım. Kalk geyin güzelce. Sesini de kes otur hanım hanım."

Bu sözleri üvey anneler kullanırdı aslında filmlerde, ama bu hep böyleydi. Alev kimdi ki onlar için? Ya ablamlar? Bize yapılan bunca şey nedendi? Bir hışımla ayağa kalkıp yılların verdiği öfkeyle haykırdım anneme.

SANA BAKINCA (Güncelleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin