13. BÖLÜM

440 13 0
                                    


İstanbul'a gelmemizin üzerinden iki gün geçmişti. Ateş erkenden işe gidip gece yarılarına kadar gelmiyordu. Bende akşama kadar ye, iç, yat üçlüsünü yapıyordum. Ama artık bu durumdan sıkılmıştım. O yüzden bu gün bir iş görüşmesine gidecektim. Hatta hazırlansam iyi olurdu. Daha ilk iş görüşmeme geç kalmamalıydım.
Hemen giyinme odasına gidip kıyafet bakmaya başladım. Su yeşili, tülle kaplı uzun kollu gömleğimi giyip altına da laciverte yakın kot pantolonumu giydim. Ve beyaz spor ayakkabımı. Burda işim bittiğinde odama gidip makyaj masasında rengimi canlandıracak bir makyaj yaptım. Hemen ardından kumral saçlarımı taradım. Ortadan ikiye ayırıp her iki taraftanda bir tutam bıraktım. Kenarlarını dürüp bir sağa bir sola kıstırma toka yardımıyla tutturdum ve aynadaki yansımama baktım. Gerçekten çok güzel olmuştum. Artık gitsem iyi olacaktı. Yatağın üstünde duran beyaz kare çantamı ve telefonumu alıp odadan çıktım. Sonra unuttuğum şeyle tekrar geri döndüm. Cv'mi almamıştım ve bazı belgeleri. Birde siyah dijital saatimi. Komedinin çekmecesinden belgeleri aldıktan sonra makyaj masasının çekmecesindende saatimi alıp koluma taktım. Çerçevesi yuvarlak, ince bir saatti. Saatime bakmayı bırakıp aceleyle odadan çıkıp hızla merdivenlere yöneldim. Koşar adımlarla merdivenleri indim.
Kapının önündeki boy aynasından son kez kendime bakıp kapıyı açtım. Açar açmaz karşımda Ateş'i görmeyi beklemiyordum. O da beni görmeyi. Bir süre bakıştıktan sonra birbirimizi süzmeye başladık. Ateş takım elbise giymişti, onu ilk defa böyle görmüyordum. Düğünde ve vurulduğu günde böyle giyinmişti.
Ama o beni pek böyle görmediği için çatık kaşlarla bana bakıyordu.

"Hayırdır bir yere mi gidiyorsun?"

"Evet."

"Nereye?"

"İş görüşmesine, nereye olcak?"

"İş görüşmesine mi?"

"Evet."

"Gidemezsin."

"Neden?"

"Gidemezsin işte."

"Neden iyide?"

"İhtiyaçlarını ben karşılarım, senin çalışmana gerek yok. "

"Senin parana ihtiyacım yok. Ben çalışır her şeyimi hallederim."

"Sana fikrini soran olmadı."

"Hadi ya, sen ne hakla bana karışıyorsun?"

"Kocan olma hakkıyla."

"Bana karışamazsın. Sözleşmeyi unuttun herhalde."

"Karışırım."

"Karışamazsın. Ayrıca sözleşmeyi hazırlatan sensin."

"Sözleşmenin canı cehenneme. Gir eve."

Kolumdan tutup beni içeri sürüklediğinde zorda olsa elimi kurtarıp kapıdan dışarı çıktım.
O sabahlara kadar kadınlarla gününü gün ediyordu benim karışmaya hakkım yoktu ama ben sadece bir iş görüşmesine gidiyorken onun karışmaya hakkı vardı. Yok yaa.
'Sende taktın bu kadın mevzusuna'
Hiçte bile.

"Aleevv. Gir şu eve."

"Ya sanane, neden karışıyorsun bana?"

"Çünkü çalışmanı istemiyorum."

"Bu senin karar vereceğin bir şey değil! Sana fikrini sormadım ayrıca."

Söyleceklerimi söyleyip bahçeden dışarı çıktım. Buraları bilmesemde hemen yan taraftaki elektrik direğinde bir taksi çağırma düğmesi vardı. Ona basıp taksi beklemeye başladım. Bu sırada arkama dönüp bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Sırf ateş'in surat ifadesini görmek istediğim için bakmak istiyordum aslında. Dayanamayıp dönüp baktığımda ateş yoktu. Galiba eve girmişti. Gözlerimle ateş'i ararken kolumu tutan elle irkildim. Önüme döndüğümde kaşları çatık ve oldukça sinirli ateş'le karşılaştım. Kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Öfkesini gerçekten anlayamıyordum.

SANA BAKINCA (Güncelleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin