Sabah gözümü zil sesiyle açtım. Telefonumu alıp saate baktım. Saat daha sekizdi! Pazar günümün, zehir gibi başlamasına neden olacak kişiyi merak ederek kapıya gittim. Ancak hiç kimse yoktu. Sadece yerde, büyükçe bir kutu vardı. Üzerinde de bir not... "Anonim =)"
Kutuyu içeri alırken, ağırca olduğunu fark ettim. Yatağın üzerine bıraktıktan sonra kapağını açtım. Elbise, ayakkabı, çanta... Baştan aşağı bir kıyafet kombini vardı. Telefonu elime aldığımda, çoktan bir mesaj aldığımı fark ettim.
Anonim: Beğendin mi?
Defne: Nereden çıktı bunlar?
Anonim: Sorumun cevabı bu değildi. Beğendin mi?
Defne: Anonim! Kızmaya başlıyorum!
Anonim: Bu gece... Bunları giyip, sana atacağım konuma gelir misin?
Defne: Yani... O gün, bugün mü?
Anonim: Öyle olmasını umuyorum.
Defne: Gelirim. Ama lütfen vazgeçip, beni hayal kırıklığına uğratma.
Anonim: Vazgeçmeyeceğim.
Defne: Peki, bir şey daha sorabilir miyim?
Anonim: Sen, benim sorumu cevaplamadın ama... Beğendin mi?
Defne: Beğendim, beğendim de... Yanına gelirken, giyecek bir kıyafetim olmadığı kanısına nereden vardın, acaba?
Anonim: Saçmalama, Defne... Sen her zaman çok şık bir kadınsın. Sadece bu geceyle ilgili tüm detayları düşünmüş olmak istiyorum.
Defne: İyi. Bu seferlik kabul ediyorum. Ama bir daha ki sefer şu detayı da düşün: Pahalı hediye sevmem.
Anonim: Emredersiniz, Defne'm. Benim, Defne'm... Ömer'in Defne'si...
Kalbim hızla attı. Ömer ismindeki tanıdıklarımı düşündüm. Uygun bir profil yoktu hiç! Demek, tanışmamıştık henüz.
Defne: Ömer! İsmin bu mu?
Ömer: Evet...
Defne: Ben... Söylemene sevindim. İsmini de çok sevdim. Akşam, görüşmek üzere...