Bakışı dizlerimi titretmeye yetmişti. Kara gözleri; hayranlık, sevgi, tutku, aşk, açlık, endişe... Ve daha bir sürü şey barındırıyordu. Saf bir merakla inceledim onu. Sakal ve bıyığı vardı ancak kesinlikle bakımsız değildi. Aksine... Her şeyinden kalite akıyordu. Esmerdi. Burnu oldukça düzgündü. Dudakları, çevremde gördüğüm erkeklere oranla kalındı. Gerçekten uzun ve iriydi.
Arkadaşlar, yakışıklıydı!
Fena yakışıklıydı hemde!
Ama gözlerini dikmiş beni izlerken, ne konuşacağımı şaşırmıştım. En basitinden başlamaya karar verdim.
"Selam!"
Sesimi duyunca, sersemlemiş gibi yerinde sallandı. Ama cevap vermekte gecikmedi.
"Hoş geldin!"
Eee? Ne yapacaktık şimdi? Sarılacak mıydık? Tokalaşacak mıydık? Öpüşecek miydik?
Kıraathane usulü kafamı tokuşturmamak için kendimi tutmaya çalıştım. En basit ve mantıklı(!) yol buymuş gibi görünüyordu şuan gözüme. Her şey başlamadan biterdi, bende bu stresten kurtulmuş olurdum.
"Defne..."
Bana doğru geldiğinde, geri adım atmamak için zor durdum. Duygusal anlamda korkuyordum sanırım. Yani anlayın işte beni! Bu adamı daha görmeden etkilenmeye başlamıştım. İlk görüşte ise resmen çarpılmıştım! Buna aşık olunurdu resmen ve ilk kez gözlerine baktığınız bir insan için böyle bir öngörüde bulunmak biraz ürkütücüydü bence!
Önümde durduğunda, önce yanaklarımı tuttu iki yandan ve yüzüme inanamıyormuş gibi baktı, sonra çantama sıkı sıkıya tutunmuş ellerimden birine uzandı. Elimi, avucuna aldığında titrek bir nefes çektim. O da öyle... Aynı anda, aynı tepkiyi vermek ikimizi de güldürdü önce. Elleri sıcacıktı. Elimi, dudaklarına götürdüğünde konuşmak istedim ama sesimi bulamadım. Oysa konuşabilseydim "Yapma!" diyecektim. "Yanarız..."
Dudakları yumuşak bir şekilde dokundu elime. Niye böyle kal gelmişti ki bana?
"Ö-ömer..."
Gözleri kapalıydı.
"Hmm?"
"Ömer..."
Gözlerini açtı. Yüzüme uykudan uyanmış gibi bir ifadeyle baktı.
"Adımı, senin sesinden duymak da varmış!"
"B-ben... Seni gördüm daha önce! Ama... Hiç aklıma gelmemişti. Yani ne bileyim? Sen, o kadar umursamazdın ki çevreye karşı!"
Güldü! Gülme öyle, vicdansız, gülme!
"Bunları sonra konuşuruz. Sana, anonim olma sürecini anlatacağım zaten. Gel, önce yemeğimizi yiyelim. Sen, beni bir kez de gözlerime bakarken tanımaya çalış."
Başımı salladım. Masanın yanına gelene kadar bırakmadı elimi. Sandalyemi kibarca çekti. Oturduğumda, başımın üzerinde hissettim dudaklarını. Normalde çıkışmam gerekirdi. Ancak hiç sesimi çıkarmadım. Bana bir şeyler olmuştu.
Bana fena şeyler olmuştu!