🌹...Birinci bölüm...🌹

522 53 259
                                    

Güneş doğmak için saniyeleri kovalarken sokakların hareketliliği başlamıştı. Valizime son eşyalarımı koyarken dolabımda asılı olan çerçeveyi de valizin içine koydum. Babamla olan resmim vardı içinde. Beraber Kızılay Meydanında çekildiğimiz en güzel fotoğraftı. Valizin fermuarını çekip kapattım ve ağırlığını kontrol ettim. Oldukça ağırdı ama tüm kıyafetlerimi koymuştum. Bu yüzden normal karşılıyordum bu ağırlığı.

"Rüya." Aşağıdan babamın bağırmasıyla kendime gelirken okuma kitaplarımla dolu olan kutuyu kucağıma alıp aşağıya indim. Merdivenleri bitirdiğimde babam beni tekrar uyararak "Onu direkt arabaya götür kızım," dedi. Gözlerimi devirerek bahçeye çıktığımda bahçeyi saran enfes karanfil kokusunu özleyeceğimi hatırladım. Yüzüm düşerken demir kapının önünde bulunan Impala'ya doğru yürüdüm. Bu araba oldukça eskiydi ve bununla o uzun yolu nasıl gidecektik, bilmiyordum.

Üstü açık olan arabanın arka koltuğuna kitap dolu kutumu yerleştirdikten sonra içeriye girdim ve mutfağa, babamın yanına, gittim. Kahvaltı sofrasını enfes bir biçimde hazırlamıştı. Kahvaltı sofrasını gören midem neşesini içinde tutamamıştı ve ilginç bir ses çıkarmıştı. Babamın gözleri küçümseyici bir ifade ile bana bakarken yüzüm muhtemelen domates gibi kızarmıştı. Fazla utanmak istemeyip babamın bakışlarından kaçarak masaya oturdum ve portakal suyumdan birkaç yudum aldım.

Babamda bekletmeden tazgahtan krepleri alıp masaya koydu. Afiyetle yemeğimi yerken annemin olmadığını fark ettim. Her ne kadar onunla aynı ortamda bulunmak istemesem de nerede olduğunu merak ederek babama sormaya karar verdim.

"Annem nerede?" diye sorduğumda şaşırmış bir ifadeyle bana baktı. Şaşırman çok normal baba çünkü bunu sormam bir mucize.

"İşe gitmiştir," dediğinde anlayışla başımı salladım ve tekrar yemeğime koyuldum. Hemen yemem lazımdı çünkü daha kuaföre gidip saçlarımı yaptıracaktım.

Sessiz geçen yemekten sonra masayı toplayıp babamla beraber bulaşık makinesine dizdik. Daha sonra son kontrolleri yaptık ve kapıyı çekerek arabaya doğru ilerledik. Saat öğlene yaklaşıyordu. Evimi bir daha bilmem kaç ay sonra görecektim kim bilir. Bir daha ne zaman yatağıma kavuşacaktım, gerçekten çok merak ediyordum. Her şeyi özleyecektim. Ankara'yı... Kızılay'ı... Gölbaşı'nı... Anıtkabir'i... Çok özleyecektim.

⠀🌹🌹🌹

Arabada son ses müzik çalarken ayağa kalkıp bağıra bağıra müziğe eşlik ediyordum. Her ne kadar tehlikeli olduğunu bilsem de bugün banim bu arabayla son günümdü ve babam da bu hareketimi saygıyla karşılamıştı. Yaklaşık bir saattir yoldaydık ve çalan şarkılara eşlik ederek ilerliyorduk.

Araba yavaşlarken nereye gideceğimizi anlamamıştım çünkü ne bir benzin istasyonu vardı etrafta ne de bir mola yeri. Babam arabayı emniyet şeridine çekip kapısını açtığında indi ve bariyerleri atlayarak gözden kayboldu. Nereye gidiyordu bu adam?

"Arabada durmak fazla iyi değil. Hadi gel de son fotoğrafımızı çekelim." Aşağıdan bağıran babamın sesine kahkaha atarak karşılık verdikten sonra bende arabadan inip bariyerleri atlayarak onun yanına gittim. Benim göl olarak adlandırdığım bu yer oldukça sessiz ve güzledi. Kızılcahamam yolundaydık ve bu yolda böyle güzel bir yeri görmemek ayıp olurdu. Üzerimdeki beyaz, dizlerime kadar kabarık eteği olan elbiseye zarar gelmemesi için çabalarken babamın yanına vararak rahatlamıştım.

Cebimden telefonu çıkararak babamı yanıma aldığımda ön kamerayı açtım ve güzelinden bir fotoğraf çektim. Arabayı fazla yolda bırakmamak için fotoğrafı çektikten sonra hemen arabanın yanına gittik. Babam şoför kısmına geçip oturduğunda manzaraya son kez göz kırpıp arabanın ön koltuğuna oturdum. Yaklaşık yarım saatlik daha yol gittikten sonra bir dinlenme tesisinde durup akşam yemeğini yedik. Gün kararmaya yüz tutmuştu. Evet bugün oldukça çabuk geçmişti. Geriye kalan üç buçuk saatlik yolumuz vardı ve ben muhtemelen uyuyarak geçirecektim o yolu.

BEDEL (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin