Sabah güneşin keskin turuncu rengi pencereden geçerek perdeyi deliyor ve tam gözüme çarpıyordu. Burnuma fırından yeni çıkmış simit kokusu gelirken bunun yanında çayın ne kadar da güzel gideceğini düşündüm.
Gözlerimi açtığımda Ateş odada masayı hazırlıyordu. Omuzunda havlu, ellerinde ise fırın eldivenleri vardı. Masaya göz attığım zaman ise ağzımın sulandığını fark ettim. Salam, kaşar, zeytin, peynir, bal, kaymak, tahin, pekmez... Saymadığım bir sürü şey varken bunları hazırlayan kahramana baktım.
"Ağzını kapat, Rüya. Salyaların akacak." Ateşin beni uyarmasıyla benden habersiz açılan ağzımı kapattım ve yatağımdan kurtulup ayağa kalktım. Üzerimde hâlâ geceden kalma kıyafetlerim vardı.
"Bugün iddiayı ben kaybettiğim için köleniz olmak için hazırım."
İçimde kıkırdayan bir his oluşmuştu. Neydi o? Muhtemelen egom şu anda tüm benliğimi elime geçiriyordu.
"Ben üstümü değiştireyim," dediğimde Ateş yolumu keserek tam önümde durdu. "Aman prensesim. Ben değiştirirdim," dediğinde Ateş ağzına da alaylı bir gülümseme yerleştirdi.
"Yavaş ol, ayı!" diye kızdığımda yüzüne küçük bir çocuğun azarlanmış ifadesini koydu ve önümden çekildi.
Üzerime bir kot pantolon ve kısa kollu tişört giyip, tişörtüme uygun ayakkabı giydikten sonra odadan çıktım. Ateş'le kahvaltımızı yaptıktan sonra babamın verdiği diğer görev için kitaplığa gittik.
Sabahattin Ali'nin kitaplarını alıp masaya koyduk. Sadece üç tane kitap vardı. Ateş birinden, ben birinden başladık sayfaları karıştırmaya. Ateş birkaç not kâğıdı çıkarırken, ben sayfalarda altı çizili kelimeleri birleştirdim.
Ateş'in not kâğıtları birleşince bir ada ismi çıkıyordu. Bende ise bir yazı çıkıyordu. Fakat yazıyı okuyunca kanım durmuştu. Kalbim kan pompalamıyordu.
' Ben ölmedim kızım. Sadece ölü görünmek istedim. Biraz huzura ihtiyacım vardı. Seni de huzura kavuşturmayı isterim fakat şifreyi çözmelisin. Benim hakkımda ince detayları not et."
Ateş'in kâğıdında 'İpek Adası' yazıyordu. Telefonumda arattığımda böyle bir yeri bulamadım. Hemen telefonla resmini çektik. Üçüncü kitabı karıştırdım fakat hiçbir şey bulamadım. Bir daha karıştırırken gözüme altı çizili bir sayfa numarası çarptı. 47. sayfa numarasının altı çizilmişti. 47 Norveç'in telefon koduydu.
Elime bir not kâğıdı aldım ve yazmaya başladım.
1) İpek Adası
2) Norveç
3) Babam Yaşıyor
Hepsini yan yana getiriyordum ve ilginç bir şey çıkıyordu. Babam Norveç'te İpek Adası'nda yaşıyor olmalıydı. Ama öyle bir yerin olmadığına adım kadar emindim. Kitabı masaya attıktan sonra kapağından bir şey çıktı. Yapbozun diğer üç parçası. Şu an yapbozdan tam 11 parçamız kalmıştı.
Sevinçten Ateş'in boynuna sıkı sıkı sarılırken telefonumun mesaj sesiyle bölündük.
Gizli Numara
NOT 4
Babanın yaşadığını düşünüyorsun değil mi Rüya? Haklısın aslında. Bu olaylar kimin başına gelse babasının yaşadığını zanneder. Sana bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber; baban yaşıyor. Kötü haber; baban ölüyor. Umarım pasaportunuz vardır çocuklar. Çünkü biletleriniz yurtdışına alındı. Uçak kalkmaya hazırlanıyor. Önünüzdeki dergileri okumayı unutmayın. Biletler nerede dersen babanın çekmecelerini karıştırmanı umuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL (Tamamlandı)
Teen FictionBir seçim... Bir yolculuk... Ve yarım bir dövme... Rüya İpek üniversite için tercihine İstanbul'u yazmıştır ve oraya gitmiştir. İstanbul'un hareketli yaşamına alışamayan Rüya kendisini ders çalışarak motive eder. Üniversite partilerinden habersizdir...