Masal'la beraber sohbet edip kaynaştıktan sonra odadaki hoparlöre telefonumuzu bağlayıp müzik açtık. Kendisi müzikle beraber odaklandığı resmi çizerken ben bavulumda bulunan kıyafetlerimi askıya asıp dolabıma yerleştiriyordum. Mustafa Ceceli'nin Sultanım şarkısı çalarken nakaratında Masal kendini tutamamış ve bağıra bağıra eşlik etmişti.
Ona kahkaha atarak karşılık verdiğimde ağzını eliyle kapatıp fermuar çekmiş gibi hareket yaptı. Başımı onaylamaz anlamda sallarken kapı çaldı. Masal kapıya bakmak için kalktığında bende telefonumu şarja takmaya koyuldum. Dünden bugüne oldukça eğlenip şarjını bitirmiştim. Masal kapıyı açtığında karşısında siyah omuzuna kadar saçları gelen gözlüklü bir kız gördü. Yüzünü arkadan görmesem de şaşkınlığı durgunluğu ve susuşu yüzünden fark ediliyordu.
"NİSA!"
Koridorda deprem etkisi yaratacak olan bağırışı beni şok etse de ne olduğunu anlayamadan birbirlerine sarıldılar. Muhtemelen bu ikili uzun zamandır görüşmüyordu. Yoksa Masal'ın bu bağırışı hiç de normal değildi.
"Özlemişim." Oldukça hoş bir sesi olan adını Nisa olarak duyduğum kız içeriye geçip koca puflardan birine oturdu. Onların hasret gidereceğini anladığımda ise saate aldırmadan yurttan çıkıp biraz yürüyüş yapmaya karar verdim.
"Ben çıkıyorum, Masal." dediğimde beni onaylayarak başını salladı ve hafif esen rüzgara karşı hırkamı alıp yanağına sulu öpücükler bıraktım ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken üzerimde olan bakışlardan biraz utansam da aldırmadan kendimi dışarıya attım. Kaldırımda yürürken etrafımı dikizlemeyi ihmal etmiyordum. Üniversite internetten gördüğümden daha da iyiydi. Yeşilin eksik olmadığı bir üniversiteydi.
Kaldırımda yürürken ileride bir çardağın olduğunu fark ettim. Sessizlikte, gün batımında kuşların cıvıltısını dinlemeyi gerçekten çok severdim. Bunu Ankara'da bile yapıyordum. Yaşam biçimi gibi bir şeydi. Çardağa yaklaşırken birinin daha oraya doğru ilerlediğini görünce adımlarımı hızlandırıp ilk ben vardım ve oturdum. Gelenin benim yaşlarımda bir erkek olduğunu fark ettiğimde ise göz devirmekten kendimi alıkoyamadım. Ona aldırmadan gözlerimi kapattım ve doğayı dinledim.
"Oturabilir miyim?" diyen erkek sesi gözlerimin açılmasına sebep oldu. Yani burada bir kadını rahatsız etmeyecekse oturabilirdi ama güvenemiyordum.
"Mümkünse hayır," dediğimde çardağın öbür tarafına geçip oturdu ve bir bacağını öbürünün üstüne, erkeklere has bir biçimde attı. Gözlerimle onu süzerken saçlarına uzunca oyalandığını fark ettim. Ay ışığında bile seçilen sarı saçları, yeşil gözleriyle oldukça uyumluydu. Onu süzdüğümü anlamış olacak ki bana bakmaktan hiç çekinmedi. Kendimi toparlayıp ona küçümseyici bakışlar attığımda bana "Mümkünse hayır, dedin ve mümkün olmadığı için oturdum," dedi. Haha ne kadar komik.
Oturduğum yerden kalkarak tekrar yurda doğru yola koyuldum. Salak şeyin amacı neydi ki? Psikopattı adeta. Belkide çok farklı amaçları vardı, olamaz mıydı? Aklıma kötü kötü düşünceler getirirken yurdun önüne geldim ve koca binaya bir göz kırpıp içeriye girdim. Merdivenlerden ağır ağır çıkarken neden asansör kullanmadığımı düşündüm. Sahi neden asansör kullanmamıştım? Buna aldırmadan odaya girdiğimde içeride Masal'la o kız vardı. Onlara aldırmadan ve sohbetlerini bölmeden yatağıma geçip şarjı dolmuş olan telefonumu elime aldım.
Üniversitenin bir olayı vardı. Daha başlamadan hazırlık sınıfları kuruluyor, derslere erkenden başlanıyordu. İlk ders yarın başlıyordu. İşletme bölümünü okuyordum. Nedenini bilmem ama her zaman bir yeri işletmeyi istemişimdir. Buradan mezun olunca da bir şirkette yönetime girmeyi planlıyorum zaten. Telefonumla oyalanırken odadaki kız bana bakarak kendini tanıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL (Tamamlandı)
Teen FictionBir seçim... Bir yolculuk... Ve yarım bir dövme... Rüya İpek üniversite için tercihine İstanbul'u yazmıştır ve oraya gitmiştir. İstanbul'un hareketli yaşamına alışamayan Rüya kendisini ders çalışarak motive eder. Üniversite partilerinden habersizdir...