🌹...On ikinci bölüm...🌹

75 10 2
                                    

     Babamın ölümünün üzerinden dört gün geçmişti ve annemi kuzenlerim, teyzelerim salonda oturmuş sessizce birbirimize bakıyorduk. Kimimiz gerçekten heba olmuştuk kimimiz yalandan. Saat gece yarısına yaklaşırken bu evde tam dört gündür ağladığımı fark ettim. Ateş ile oturduğumuz koltuğa yattım ve üzerime battaniyemi alarak gözlerimi kapattım. Daha sonra Ateş ellerinin arasına bedenimi aldı ve odama götürdü. Beni yatağıma koyduktan sonra kendisi yer yatağına geçti ve uyumaya çalıştı. Gözlerimi kapattım ve babamın ölümünün ardından dördüncü gecemi geçirmeye başladım.

🌹🌹🌹

     Beyazlık...

     Etrafım bembeyazdı. Farklı bir renk ararken kıyafetlerime baktım. Beyaz ve uzun bir elbise üzerimde duruyordu. Neredeydim ben? Neden her yer beyazla gömülüydü? Kimse yok muydu bu beyazların içinde? Gözlerimi kapayıp tekrar açtım. Hâlâ her yer beyazdı. Daha sonra ilerde bir gölge belirdi. Merakla gözlerimi kısarak ileriye doğru baktım.

     "Kimsin sen?" diye bağırarak sorduğumda ses gelmedi. Biraz daha ilerledim. Kimdi o gölgenin sahibi öğrenmem lazımdı. Koşar adımlarla ilerlerken karşımda aksakallı, beyaz bir çarşaf giyen adam gördüm. "Hoş geldin, Rüya."

     Adamın ismimi bilmesi beni hayrete düşürse de bunu dışarıya yansıtmadım ve adamla konuşmaya çalıştım. "Ki-Kimsin sen?" diye kekeleyerek sorduğumda adam tebessüm etti.

     "Ben..." dedi ve sustu. Uzun bir sessizliğin ardından derin nefes alıp geri dışarıya verdi. "Ben senin babanın habercisiyim, Rüya."

     Babam... Onun ismini duymamla gözlerim açıldı. Bu karşımda duran adam babamdan bana ne haberi verecekti? Merakla adama bakarken gözlerimdeki merakı fark etti ve kıkırdadı.

     "Burada baban sana bağıracak. Onu dinle ve ona kavuş," dedi. Dediğini bitirdikten sonra adam gözlerimin önünden hızla ayrıldı ve ardında hayrete düşmüş beni bıraktı. Babam bana bağıramazdı ki. Babam ölmüştü. Merakla beklerken belki bu beyazlıktan bir çıkış yolu vardır diye dolanmaya başladım. Buradan çıkmalıydım. Bu korkunç yeri ve bilinmeyenleri terk etmeliydim.

     "Mavişim..."

     Duyduğum ses ve söylenen sözle gözlerim kocaman açılmış, ellerim titremeye başlamış ve içim sımsıcak olmuştu. Gözlerim yaşlarla dolarken "Baba?" diye selendim gelen sese karşılık. Heyecandan sesim titremişti. "Baba sen misin?"

     Soruma yanıt gelmemişti. Titriyordum. Sadece vücudum değil sesim, ellerim, umudum titriyordu. Gelen sesi takip etmek için koşuyordum. Babamın sesiydi. Emindim. Sağıma baktım. Sonra soluma, sonra arkama... Yoktu. Ne babam ne de aksakallı amca yoktu.

     "Baba?" diye seslendim. Gözümdeki yaşlar yanağımdan süzülerek akarken sesim boğuk çıkmıştı. Onu bir aydan fazladır göremiyordum. Özlem, bir yangın gibi içimi yakıyordu. Küle dönüşüyordum ona olan özlemimden... Emindim ya! Hayatımda hiç olmadığım kadar emindim. Babamın sesiydi kulağıma gelen ve sadece babam bana 'Mavişim' derdi.

     "Baba!" diye haykırdım belki sesimi duyar diye. "Baba neredesin?"

     Hıçkırıklarım nefesimi kesiyordu. O kadar çok hıçkırıyordum ki bir an boğulacağımı sandım. Sesimi duymuyordu ve bu da içimdeki özlemden çıkan yangına resmen benzin döküyordu. Paramparça oluyordum.

     "Baba. Sesim geliyor mu?" diye haykırdım. Sesim titremişti. Ağlamaktan bitap düşmüştüm. "Lütfen, baba. Sesimi duy ve kurtar beni," diye seslendim. Sesim kısık çıkmıştı ama içimde ona haykırıyordum.

BEDEL (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin