°3°

7.9K 790 558
                                    

1 hafta sonra:

     O kriz gününden sonra pek ilerleme kaydedememiştim. Hatta kendimi biraz geriye çekmem gerekmişti çünkü bir kere bile güvenini sarsarsam bir daha bana güvenmeyebilirdi.

     Ama bugün biraz daha ilerleyeceğimi umuyordum.

     Odasının kapısını tıklattım. Sesini duymayacağımı bilmeme rağmen tıklatmamın nedenini bende bilmiyordum.

     Kapıyı açıp yavaşça odasına girdim.

     Odaya girmemle son 1 haftadır olduğu gibi çilekli şampuan kokusu ve Jimin'in kendine ait olduğunu düşündüğüm rahatlatıcı koku yüzüme vurmuştu.

     Her zamanki gibi yatağının karşısındaki duvara sırtını dayamış bir şekilde yerde oturuyordu.

     Kafasını gökyüzünü izlediği pencereden çekmedi.

     Dikkatini çekebilmek için hafifçe öksürdüm.

  "Merhaba, Jimin. Bugün hava biraz bulutlu değil mi?"

     Cevap vermedi.

  "Bulutlu havaları sever misin?"

     Buna cevap alabilmek umuduyla sorduğumda bu sefer başını iki yana salladı.

  "Sevmiyor musun?"

     Tekrar başını iki yana salladı. Gülümsedim. En azından cevap veriyordu.

  "Ben de sevmiyorum. İçimi kapatıyorlar."

     Hala kapının önünde duruyordum.

  "Hadi, yatağına geç. Bulutlu havaya bakma daha fazla."

     Dediklerimden sonra iç geçirdi ve yerden kalkıp yine küçük adımlarla yatağına oturdu.

     İstemsizce ona bakmıştım.

     Beyaz hastane formaları ona biraz büyük gelmiş, formanın paçaları ayaklarının bir kısmını kapatmıştı. Üstelik elleri formanın kolu yüzünden hiç görünmüyordu.

     Sarı saçları dağınıktı ama bir o kadarda yumuşak görünüyordu. Çilek kokulu şampuanın o saçlardan yayıldığını düşünmek gülümsememe neden oluyordu.

      Sonunda gözlerimi ondan çektim. O ise yere bakıyordu.

  "Jimin, bugün senden bir şey isteyeceğim."

     Zorlukla başını kaldırıp bana baktı.

  "Senden 3 metre uzakta oturuyordum. Şimdi sana 1 metre daha yaklaşacağım."

     Sözlerim biter bitmez başını iki yana hızla salladı.

     Gözlerini kıstı ve anında gözleri doldu.

  "Jimin, sakin ol. Sana dokunmayacağım. Hem... dokunsam bile sana zarar vermeyeceğim. Biz arkadaşız, unuttun mu?"

     Hala dolu gözlerle bana baktığında güven vermek amacıyla gülümsedim.

  "Bana güvenebilirsin..."

     Kollarını kaldırdı ve çocuk edasıyla gözlerini kollarına sildi.

     Ardından bana bakarak başını aşağı yukarı salladı.

     Şaşırmak ve mutluluk arasından gidip gelirken heyecanla gülümsedim.

     Sandalyemi yaklaşık 1 metre kadar yaklaştırıp yavaşça oturdum.

     Bilerek her hareketimi ağır çekimde yapıyordum çünkü ani hareketlerden korkup uzaklaşmasını istemiyordum.

𝚃𝙴𝚁𝙰𝙿İ🍊    |Jikook  <tamamlandı>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin