5. Bölüm

348 60 11
                                    





Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile,
tek bir adımla
başlamak zorundadır.

LAO TUZ



Her insan hayatının bir döneminde, en az bir kere mutlaka durup düşünmüştür.
Ve kendini,  o kaçınılmaz soruyu sorarken bulmuştur.
"Ben nerde yanlış yapıyorum."
O soruyu bir kere duymaya görsün ruhun, bir daha yakanı bırakmıyordu zaten.
İçimizde öldürdüğümüz ruhumuza selam olsun. Biz artık sonsuz bir yasın yolcularıydık.

Peki ya sen Nehir, geçmişin hangi zaman diliminde ipin ucunu kaçırmıştın. Seninde ruhun için tuttuğun bir yasın var mı.?
Ya bu sorularının bir cevabı.
Belkide lanetin cevapsız kalmaktı..

Ya da belkide bir cevap aramak çok saçmaydı. Yaptıklarımız kime göre neye göre yanlıştı, bir şeyin yanlış veya doğru olduğuna kim karar veriyordu.?

....

Uyanalı bir saat olmuştu ama ben hala uzandığım kanepeden kalkmamıştım. Başımın ağrısı dayanılır gibi değildi. Gözlerimi açar açmaz hissettiğim ilk şey bu baş ağrısı olmuştu.
Bir insanın kafasının içi bu kadar gürültülüyken baş ağrısından başka ne beklenirdi ki.
Ben dışarıya sustukça içime doğru kalabalıklaşıyordum.

Etrafta duyduğum tıkırtılar olmassa saatlerce daldığım tavanı seyredebilirdim, bu bildik sesler galiba mutfaktan geliyordu.

"Günaydın abla inşallah seni ben uyandırmadım."
Duyduğum sesle mutfaktan çıkan, Feride'yi fark ettim.
Feride sitenin güvenliğinden sorumlu Salih'in eşiydi, sağolsun beş yıldır evimde en büyük yardımcımdı, genelde haftanın üç günü yardım için çağırırdım.
Büyük ihtimalle sabahın köründe Zafer çağırmıştı.

"Günaydın Feride, ne zaman geldin."

"Bir saat oldu geleli abla, Zafer bey çağırdı sabah erkenden. Bende içerde kahvaltıyı hazırlıyordum."

Yerimden doğrulmaya çalışarak oturmaya çalıştım. Ellerimin ve ayaklarımın sarılı olduğunu yeni fark edebilmiştim. Feride ellerimi farkettiğimi anlayınca yanıma telaşla geldi. Uzun ince bedeniyle yanıma oturdu, sargılı ellerimi ellerinin arasına aldı. Yirmi beş yaşında olmasına rağmen, gözlerinde bana beslediği şefkat yaşından çok, çok büyüktü, beni utandırmıştı.

"Ah ablam ah! verilmiş sadakanız varmış. Çok geçmiş olsun. Duyunca nasıl korktuk bilemezsin."

"Korkunç bir geçeydi Feride, kızlarıma bir şey olacak diye çok korktum."

Gözlerimin dolması artık kaçınılmazdı, boğazımdaki düğüm dün geceden beri yerli yerindeydi. Feride'nin sarılmasıyla bütün yelkenlerimi suya indirmiştim, böyle bir sarılma bütün mekanizmamı yerle bir etmişti. Her şeyden çok ihtiyacım olduğunu yaşamayana kadar fark edememişim.
Artık kendimi tutmak, güçlü görünmek çok zor geliyor.

"Üzülme ablam geçti gitti her şey. Zafer bey sebeb olanları bulacaktır."

O da benimle birlikte ağlıyordu, söylediklerine benden çok onun inandığını biliyordum.

Dakikalarca sarılıp ağladıktan sonra, birazda olsa rahatladığımı hissedebiliyordum. Yavaşça kollarımı çözerek ayrıldım bedeninden. Sargılı ellerimle gözlerimi silmeye çalıştım.
Berbat göründüğümün farkındaydım, zaten iyi görünmekte umurumda değildi artık.

"Zafer nerde Feride, kızlar hala yukarda uyuyorlar mı?"
"Zafer bey yarım saat önce çıktı ablam, havaalanına gitti, babasıyla, Nazan hanım ve kocasını alacakmış. Kızlarda senin yatağında koyun koyuna hala yatıyorlardı. Hem saat daha sabahın dokuzu abla, gözlerin kan çanağına dönmüş. Yat dinlen biraz daha."

"Daha yatamam Feride kızlar kalkmadan kendimi toparlamam lazım. Hem birazdan misafirlerde gelir, sen mutfakta işlerini hallet ben yukarı çıkıp kızlara bir bakayım, birlikte ineriz aşağıya, Deniz dün gece çok korktu, nasıl atlatacağız olanları bilmiyorum."

"Sen güçlü bir kadınsın abla, Allah'ın izniyle ailecek atlatacaksınız."
"Sağol Feride iyiki varsın."
"Ne demek abla, senin bana ettiğin onca iyiliğinin yanında lafımı olur."

Üzerimdeki örtüyü kaldırıp oturduğum yerden ayağa kalkmaya çalıştım. Sol ayağım iyi durumdaydı ama sağ ayağıma basmakta biraz zorlanmıştım, bir süre üzerine yüklenmesem daha iyi olacaktı.
Feride mutfağa doğru ilerleyince bende merdivenlerden ağır ağır yukarıya çıkmaya başladım, kesiklerin acısı dayanılmayacak gibi değildi.

Kızlarım uyanmadan kendime çeki düzen verip biraz güç toplamalıydım.
Beni bu halde görmeleri, dün geceden daha fazla korkuturdu onları.
Kapısı açık odama girdiğimde, kızlarımı koyun koyuna uyuyor görmek tekrar gözlerimin dolmasına sebeb olmuştu, daha fazla ayakta duramayacağımı biliyordum.
Sessizce odamın banyosuna girip kapıyı kapattım.
Aynadaki perişan halimi görünce tekrar gerçeklerle yüzleşmiştim. Kim neden bize zarar vermek istiyordu, Zafer nasıl bir belaya bulaşmıştı ki, eli silahlı adamlar evime kadar gelip, bizi canımızla tehdit edebiliyorlardı.

Hayatım boyunca ne silah görmüştüm, nede silahlı adamlar tanımıştım. Zafer'e avukat olduğu için verilen ruhsatlı silahı bile hiç görmemiştim, ofisindeki kasada tuttuğunu biliyordum.

Sadece filmlerde izlediğimiz olayları dün akşam kendi hayatımızda yaşamıştık. asla unutamayacağımız bir kabus olarak kalacaktı.
....

Korku çok sinsi bir duyguydu. İhtimal vermediğin ne kadar duygu varsa bir anda gün yüzüne çıkarıyordu.
Dün geceden sonra beynimde ki bütün ipler keskin bir makasla kopmuştu sanki. Beni bir şeylerden uyandırmıştı, ruhumun yönünü bambaşka bir yöne çevirmişti. Beynimi kemiren sorulara bugün cevap bulmalıydım, yoksa delirmem kaçınılmazdı.

Zafer'in sorularımdan kaçtığını hissedebiliyordum, ya bugün bana gerçekleri anlatacaktı, yada çoktan inanacağım bir masal hazırlamıştı bile.
Karşımda ki yılların tecrübeli avukatıydı, ipten adam alan cinsten.
Benimse tek kılavuzum kalbimdi. Doğruları bulmamda, bana yetmesine inanmaktan başka çarem yoktu.

Gelecek olan misafirlerle de zor bir gün beni bekliyordu, çünkü hepsinin karşımda bir bütün olarak hazırlıklı olacaklarını biliyorum, nedense içimden bir ses dün gece ki saldırının hepsiyle bağlantılı olduğuna dair tuhaf bir his vardı.

Ama hesaba katmadıkları şey benim uyanışımdı.
Bir daha eski Nehir'i karşılarında bulamayacaklardı.

Bugün kocamda dahil hepsinin bana tek tek bir açıklama borçu vardı. Bizi nasıl bir bataklığın içine sürüklemişlerdi.
Artık karşılarında çok sevdikleri sessiz sakin gelinleri yoktu, evlatlarıyla sınanmış bir anne vardı, daha beteri olabilir miydi.?

On beş yıllık evlilik hayatımız boyunca Zafer'in istedikleri, Zafer'in işi, Zafer'in ailesi.
Hayatımı durdurup, kocamın etrafında döndürdüğüm dünyam.
Kendi boynuma ellerimle taktığım yağlı urgan misaliydi.

Suçlusu yoktu, kimse istemeden ellerimle vermiştim, feda ettiğim benliğimi.

🍀🍀🍀🍀🍀🍀

......

ÖMÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin