4. Bölüm

365 56 7
                                    





Ay doğmuyorsa yüzüne,
güneş vurmuyorsa pencerene,
kabahati
ne güneşte ne de ayda ara.
Gözlerindeki perdeyi arala...

MEVLANA



"İfadenize eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? Nehir hanım."

Karşımdaki polis memuru, her şeyi anlattığımdan emin olmak için gözlerimin içine  ısrarla bakmaya devam ediyordu.
Ellili yaşlarına gelmiş, kırlaşmış saçları ve heybetli duruşuyla. Meslek hayatı boyunca edindiği sayısız tecrübelerini konuşturuyordu.
Söylediğim hiç bir kelimenin zerresine inanmamıştı. Kocamın ifadesiyle hemen hemen aynı ifadeyi vermiştim. Tek fark benim ifadem gerçek, kocamınkiler yalandı.

Tecrübenin bazen doğrularıda ıskaladığını karşımda duran adamla şahit olmuştum.

"Bütün bildiklerimi anlattım. Kimseyi görmedim, inanın şüphelendiğim hiç kimsede yok."

Ne kadar anlatırsam anlatayım, karşımda ki komiser yardımcısı bana inanmayacaktı. Ona göre bu ailemize yapılan açık bir tehditti. Bundan benimde şüphem yoktu ama, bilmediğim bir şeyi nasıl anlatabilirdim ki.

Kusursuz gibi görünen aile hayatım, kocamın karanlık sırlarıyla doluydu. Dün akşama kadar da, bir aptal gibi gözleri kapalı bu hayatı yaşadığımı anlayamamıştım.

Kör gözlerimin görebilmesi içinde evimin kurşun yağmuruna tutulması gerekmişti.

Evimin salonunda karşımdaki tekli koltukta oturan memuru hiç bir şey bilmediğime inandırmam imkansızdı, dışardan aptal bir insan gibi durmuyordum ama ne yazık ki aptalın ta kendisiydim.
Memur iki elini dizlerine sürtüp ayağa kalktı. Son sözleri, gerçekleri konuşmam için açık kapı bırakıyordu. Tabiki cevabını bilmediğim gerçekler. Bana inanmaması gayet normaldi.

"Tekrar geçmiş olsun, ama aklınıza her hangi bir şey gelirse veya hatırlarsanız, mutlaka bizi arayın ve tabi ki en ufak bir tehditte lütfen bizi haberdar edin."

Salondan diğer polis memurlarıyla ayrılırken, son sözleri buz tutmama yetmişti. "... en ufak bir tehditte.." ne demek istiyordu. Bu tehditlerin arkası gelecekti.

Zafer'in polislerle birlikte eve girmesiyle, beni ve kızlarımı bir Koza misalı duvarın dibinden almışlardı. Polislerin aradığı ambulansla hastahaneye gitmemi Zafer istememişti. Hemşireler ilk müdahaleyi burda yapmışlardı. Ellerim, dizlerim ve ayaklarındaki cam parçalarını çıkarıp sarmışlardı. İfade vermek için salonun kanepesinde oturmaktan başka seçeneğim yoktu. Bir süre düzgün hareket edip kullanamayaçaktım.
Evimizin bahçesinde inceleme yapılmış toplamda on iki boş kovan toplamışlardı. Polislerin anlattıklarına göre bu bize zarar vermek için yapılan bir saldırı değildi. Havaya sıkılan kurşunlardan sadece bir tanesi kasıtlı olarak cama isabet ettirilmişti.
Bu saldırı ailemize sadece küçük bir göz dağıymış.
Eğer ki ciddiye almazsak yada istediklerini vermessek gerçek zararı işte o zaman vermeleri çok kolay olacaktı.

Bunu Zafer'de polislerde ve bende çok iyi biliyorduk.
Zafer polise ifade verdikten sonra yukarı kızların yanına çıkmıştı. Kızım Deniz'in de ifadesi çok kısa sürünce polislerle baş başa en son ben kalmıştım.

Zaten bildiğim gördüğüm bir şeyde yoktu. Tek anlatabildiğimiz silah sesleri ve kolay kolay unutamayacağımız korkumuzdu. Zafer vereceğim ifadeyi bildiği için, yanımda değildi.
Kızları odamızda birlikte yatıracağını söyleyip yukarı çıkmıştı. Zaten Deniz'in onu bir saniye bile bırakmaya niyeti yoktu.
Polise vereceğim ifadem gördüklerim değil duyduklarım olacaktı, hiç bir şey anlatamayacağımın rahatlığıyla yukarı çıkmıştı.

Irmağın hiç bir şeyden haberi olmamıştı, Deniz'i sakinleştirmekte babasına kalmıştı. Bütün geçe korkudan uyuyamayan kızım şimdi babasıyla birlikte bizim odamızdaydı, muhtemelen Zafer onu sakinleştirmiş ve uyutmuştu.
Site görevlimiz Salih ve eşi Feride'nin yardımlarıyla hemen bir camcı bulunup kızımın odasındaki cam yeniden takılmış ve ortalık iyice temizlenip toparlanmıştı.

Sabaha herkes uyandığında dün gece hiç yaşanmamış gibi evimin eski düzeni sağlanmıştı.
Zafer'in ailesi şehir dışındalardı. Olaylardan
bir saat önce haberleri olmuştu. Öğlene herkes bu çatı altında toplanmış olurdu.

Birazdan güneş doğacaktı. Uzandığım kanepede gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum yinede kocamın merdivenlerden inişini duyabiliyordum, başımı çevirip bana doğru gelişini izledim.

Merdivenlerden inen Zafer'in hali bizden daha perişan görünüyordu. İlk defa ona içim yanmadı. Başımıza gelen tehdidin tek sebebi kendisiydi.
Yaşadığım korkunun üzerine uykusuzluk gözlerime iyice çökmüştü. Başımı yastığa koydum. Tükenen ruhum bedenimi terk etmek üzereydi. Zafer'in ayak sesleri yanı başıma kadar gelmişti. Saçlarımda hissettiğim titreyen elleri, kulaklarıma değen kelimeleri. Bunların hiç birini dinlemeye mecalim yoktu.

"Kızlar yatağımızda uyuyorlar. Nehir be... ben çok üzgünün..."
"Lütfen Zafer uyanınca konuşalım. Eminim bana anlatacağın çok şey vardır."

Sanki uzaklardan gelen bir ses gibi
"Tamam.. nasıl istersen." deyişini hatırlıyorum yanağımda hissettiğim buse caresizeceydi.

Nasıl olsa uyandığım zaman hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Sahte mutlu, pembe balonumuz elimizde patlamıştı.

🍀🍀🍀🍀🍀🍀

......

ÖMÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin