6. Bölüm

304 55 28
                                    





Düştüğümüz kuyular ,
sandığımız kadar dipsiz değil aslında,
sadece tutunmaya çalıştığımız
ipler çok kısa...

Charles BUKOWSKİ



Hayatı boyunca duygularını sorgulamamıştı Nehir. Her daim kendisinden istenilenleri büyük bir görev bilinciyle yerine getirmişti.
Gerektiğinde bu aile ve kocası için canını dişine takmıştı. Sorgusuz sualsiz bütün beklentileri karşılamıştı.

Kendisiyle ilgili ne istediğini sorgulamadan yaşadığı bir ömür vardı arkasında.
Çocukları için bu belki bir annenin göreviydi, zerrede pişmanlık duymayacağı yegane şeydi, ömrünün son nefesine kadar kızları için yapmayacağı bir fedakarlık yoktu.
Ama geri kalan insanlar için yaptıkları, pekte kadir kıymet bildiği söylenemezdi.

Bu yüzden şu anda kalbinden taşıp gelen isyan sesleri Nehir'e çok yabancı duygulardı.
İçinde neler olduğunu anlamlandıramıyordu. Sanki görünmez bir el ruhunu zorla bir eşiğe getirmişti. Ya atlayacaktı yada her zaman yaptığı gibi oracığa siniverecekti.

Tabak kaşık sesleri sofradaki boğucu sessizliği bölen tek şeydi. Ayak üstü geçmiş olsun, güzergahından sonra, hepimiz yemek masasına oturmuştuk.
Herkesin gerginliği bir birlerinden kaçırdıkları bakışlardan anlaşılıyordu, Osman beyin kendinden emin tavırları hariç.
Sofrada ki gerginlikle nasıl başa çıkılacağı çözülmesi zor bir bilmeceye dönmüştü.

Ellerimin sarılı olması ağır hareketlerle yemeğe çalıştığım yemeği daha da ağırlaştırmıştı.
Zafer'in hava alanından aldığı ailesiyle yemek yemek, yüksek şura toplantısı gibiydi. Çıkan sonuç kanun hükmünde kararnameyle aynı görevi görüyordu.

Masada ki herkesin dün geceyi hiç yaşanmamış gibi davranması beklediğim son şeydi. Neden sadece ben bu korkunun pençesine düşmüştüm.
Her şeyin farkında ama bunu sıradan karşılayan ve kabul eden bir metanetle baş başaydım.

Sahi bir sorunu dile getirmemek ya da görmezden gelmek onu yok eder miydi.?

Yemek masasının baş köşesinde Zafer'in babası , yani kayınbabam ünlü hukukçu Osman Yılmazer oturuyordu atmış beş yaşında olmasına rağmen heybetli ve kibirli duruşundan asla  taviz vermiyordu. Sağında bankacı kızı Nazan ve yanında avukat damadı Halil oturuyordu. Osman beyin solundaysa kocam yanında ben ve benim yanımda kızlarım vardı.
Kayınvalidem sağ olsaydı muhtemelen masanın diğer baş köşesinde de kendisi otururdu, dokuz sene önce şeker hastalığından dolayı kaybetmiştik.

Hepsinin yüzlerine tek tek baktığımda kendime ait bir duygu bulabildiğim kızlarımdan başkası değildi.
Hayatımın on beş yılını bu insanlar arasında geçirmem ne yazık ki içden bir bağ kurmamıza yetmemişti. Dışardan görünen sıkı aile bağları içerden pamuk ipliğine bağlıydı.
Birazdan tek tek çıkarılacak olan maskelerimiz gerçek yüzlerimizi ortaya serecekti.

"Deniz kızım yemeğinizi bitirdiyseniz hadi kardeşinide al odanıza çıkın, bende birazdan yanınıza gelirim."
Herkesin bir anda dikkat kesildiği sözlerim, gergin ortamı daha da kasvetli bir havaya çevirmişti.
"Irmak doydun mu.? kızım."
"Evet anneciğim, hadi abla gidelim, hem benimle sessiz sinema oynayacağına söz vermiştin. Annem gelince onunla da oynarız.?

Deniz her şeyin biraz daha farkındaydı, kardeşini götürmesi gerektiğini biliyordu, masadan kalkıp yanağımdan öptü.
Küçük kardeşinide alıp merdivenleri çıkarken, arkalarından dalıp giden bakışlarımın farkında değildim.

ÖMÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin