18. Bölüm

491 39 5
                                    





Bazı insanları nedensiz seversin,
bazılarına bin sebeb arar,
yine de sevemezsin...

NEYZEN TEVFİK


...

"Salondan geçerken sehpanın üzerindeydi anne, bende farkettirmeden sessizce alıp elbisemin cebine attım."
....

Bir kaç dakika süren şaşkınlıktan sonra hızla uzanıp kızımın elindeki telefonu aldım. Bu tuşlu bir telefondu, panikten neredeyse bütün tuşlarına aynı anda basıyordum, nihayet en sonunda ışıkları yanıp açılmıştı, ama içinde hat yoktu sadece acil arama yazıyordu zaten bize gereken tek şeyde buydu.

Hemen 155'i tuşlamaya başladım, kulağıma dayayıp, hattın diğer ucundan gelecek her hangi bir sese ömrümü verebilirdim. Ama telefon çalmadı bile, uzun bir sessizlikten sonra, aynı anda hem arkamdaki kapı açılmıştı, hemde ensemde Azrail'in nefesini ve de usulca kulağımdan çekilen telefonu hissetmiştim.

Ellerim boş bir şekilde hala kulağımda asılı duruyordu. Arkamı dönüp Kara denen adamla yüzleşmekten çok korkuyordum, zira öfkesinin yansımasını karşımda duran kızımın şaşkın yüzünde de okuyabiliyordum.
Daha ne olduğunu anlayamadan, sert bir şekilde kolumdan çekiştirilip dışarı çıkarılmaya başlanmıştım bile.

"Bırak annemi...."

Kızımın ağlayarak bağırması, onu adeta olduğu yere çivilemişti.
Sinirli bir şekilde ellerini yüzünde gezdirip, derin soluklar almaya başlamıştı, kendini sakinleştirmeye çalıştığı anlaşılıyordu. Başaramadığı yüzünün her mimiğinde kendini ele veriyordu, ağır bir şekilde başını kızıma çevirdi. Hayatında belki de ilk defa bu yaşta bir çocuğa laf anlatır gibiydi. Yine  de net ve keskin ses tonuyla emir vermekten vazgeçmedi. Kolunu kaldırıp parmağını kızıma doğru sallayarak konuşması benimde panikle bir adım önüne geçmeme yetmişti.

"Sen küçük hanım, burada işini hallediyorsun ve salona geçip uslu bir şekilde bekliyorsun. Bizim annenle dışarda konuşmamız gereken bazı şeyler var. Sanırım size bunu yeterince anlatamadım."

"Lütfen bırak annemi, telefonu ben aldım onun bir şeyden haberi yoktu."

Ağlayan kızım benim gözümde yer yüzünde her şeyi dize getirebilirdi. Ama kolumu koparırcasına tutan bu adamı sadece daha fazla öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyordu anlaşılan. Kızımı sadece ben sakinleştirebilirdim.

"Korkucak bir şey yok kızım, o bize istesede zarar veremez, biz biraz konuşup geleceğiz. Sende güzelce elini yüzünü yıka beni bekle."

Sözlerimle daha da öfkelenen adam umurumda değildi. Kızımın sakinleşip bana inanması için ne gerekiyorsa söyleyebilirdim.
Öfkesinden elindeki telefonu öyle bir sıkmıştı ki, kırılma seslerini duyabiliyordum, bu ona yetmemiş olacak ki, Kalan parçalarıda banyonun zeminine atıp ayağıyla ezmişti.

"Size söyledim, dediğimi yaptığınız sürece size zarar vermiyeceğim. Ama bazı şeyleri nedense anlamamakta ısrarcısınız. Buradan ben istemediğim sürece kaçışınız yok."

"Yürü.."

Tuttuğu kolumdan beni öne doğru tekrar savurmuştu. Ne tarafa doğru gideceğimi bilmediğimi anlamış olacak ki. Komut vermeye başladı.

ÖMÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin