10. Bölüm

281 54 2
                                    





Ehline denk gelmeyen
her şey ziyan olur.
Can da,
inci mercanda.
Yüzlerce kalbi ziyan eden de var,
bir kalbi yüz bin defa sevende...

AMİNE GZAT



Yatağımda içinde hissettiği kıpırtılarla uykunun kollarından yavaş yavaş sıyrılmaya başlamıştım, pikenin altından bedenime dolanan minik kolları hissedebiliyordum.

Ah sanırım birileri sabah oyunu için yanıma sızmıştı. Duyabileceği oyuncu bir ses tonuyla konuşmaya başladım.
"Yatağımda küçük bir fare var galiba, bakalım yakalayabilecek miyim.? gel bakalım buraya seni minik fare."

Çarşafı aniden havaya kaldırıp, küçük kızımı hızlı bir şekilde yakalayıp yastıkların üzerine uzatıp, gıdıklamaya başladım, bir yandan da minik ellerinden tutup boynunu öpmeye başladım. Kesinlikle buna çok uzun süre dayanamayacaktı.
Kahkaha sesleri tüm odamı doldurmaya başlamıştı bile.
"Anne... dur...."
"Olmaz böyle lezzetli bir şeyi yakalamışım, yemeden duramam..."
Yatağımda ellerimden kurtulmak için çırpınmaya devam ediyordu, göbeğini bırakıp, gıdıklama sırası ayaklarına gelince kendinden geçeçek gibi gülmesini durduramıyordu.

"Annecim dur altıma işiyecem birazdan."

Evet bu durmam için yeterli bir sebebti. Dakikalardır boğuşmaktan ikimizde nefes nefese kalmıştık.
Sırtımı yatağın başlığına dayayıp küçük kızımı kucağıma yerleştirdim. Eğlenmek için her şeyi yapardı, nefes nefese kalmış minik bedenine kocaman sarıldım ve sakinleşmesini bekledim. Ona her sarıldığımda sanki kendi içimdeki öksüz minik kız çocuğuna da sarılıyormuş gibi hissediyordum. İçimdeki anne şefkatinden mahrum küçük kız çocuğu ölene kadar yüreğimde asılı kalacaktı.
O küçük kız çocuğunun hayaline ve kucağımdaki gerçek bedene daha sıcak sarıldım, duyulsun diye sesimdeki şefkat ikisi içindi.
"Sizi çok seviyorum."
"Ablamla bizde seni çok seviyoruz, anneciğim."

Biraz daha sakinleşen kızımın yanaklarını iki avuçumun içine aldım, öperken dünyanın en değerli hazinelerine sahip olduğumu biliyordum.

"Söyle bakalım uykucu, seni kim uyandırdı."
"Önce ablam uyandırmaya geldi, sonra ben galiba tekrar uyuya kalmışım. Bu seferde Feride abla geldi uyandırmaya. Eğer seni uyandırmaya gelirsem, o sevdiğim kalpli kurabiyelerden yapacakmış."

Duvardaki saate bakarken dokuzu geçtiğini farkettim, benim uyanmam için çok geç bir saatti. Büyük ihtimaller Feride'de çoktan gelmişti.

"Anladım, ablan nerde kızım."
"Mutfaktalar, Feride ablayla kahvaltıyı hazırlıyorlar. Bende seni uyandırmaya geldim."

Yataktan kucağımdaki kızımla beraber çıkıp ayağa kalktım muzip bir şekilde kucağımdan kaydırarak indirdim, bir robot gibi bedenini kapıya doğru çevirip poposuna bir tane vurup gönderdim, bu hareketime bayılıyordu.

"Hadi bakalım minik cadı ellerimizi yüzümüzü yıkayıp mutfakta buluşuyoruz, anlaştık mı.?"
"Anlaştık annecim."
Odamdan hızla çıkarken inanılmaz enerjisi tüm hücrelerime işlemişti sanki, güne daha güzel başlayamazdım.

Mutfağa indiğimde küçük kızım Irmak çoktan kahvaltısına başlamıştı bile. Beni gören yardımcımız Feride yumurta tavasını masaya yerleştiriyordu. Şen sesiyle konuşmaya başladı.

ÖMÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin