ilk bölümler hızlı gidelim :) hazır da varken. İYİ GECELER :)
-----*-----
Erdi başının üstünde çalan telefon sesi ile yüzünü ekşitti. Sabahın bu saatinde üstelik Pazar günü kim neden arardı Allah aşkına? Yanında uyuyan kadının şikayet eder gibi çıkan homurtusuna aldırmadan açtı.
“Efendim?”“Erdi, neredesin oğlum?”
Erdi telefonu uzaklaştırıp saate baktı, tamam o kadar da erken değilmiş, “Evdeyim baba.”
“Oğlum bugün demedik mi aile ile piknik yapacağız diye? Çiftliğe geldik sen yoksun!”
Erdi yüzünü ekşitti, tamamen aklından çıkmıştı, “Unutmuşum baba. Şimdi gelmem en az iki saat sürer, ben-”“İyi tamam. Ama akşam mutlaka mekanda ol!”
Kafasını kaşıdı, “Tamam, gelirim.”
“Tamam gel.”Mert telefonu kapatıp, ortamdaki gülüşmelere devam ettiği an kızının sesini duydu.
Sadece o değil herkes Melisa’nın çığlığı ile o tarafa bakmıştı, “Anne! Baba! Koşun!”
Mert gördüğü şeyle başını sağa sola sallarken, “Hayır!” diye inledi. “Hayır ya, olamaz.”
“Baba bakın, motoru yoldan sapmış. Yarı baygınken buldum,” dedi Melisa. Sesi endişe ve korku barındırıyordu.“Kimmiş lan bu?” diye bağırdı. Asıl korkuyu ise Mert yaşıyordu.
“Kimliğine baktım. Ünlü iş adamı Arın Acar’ın oğlu Aybars Acar.”
Mert duyduğu isimle bir karısına bir kızına baktı ve birden “Çapkın lan bu!” diye bağırdı.
“Hı?” dedi Melisa anlamadan.“Tamam kızım yok bir şey, sen uzak dur. Uf o bebeğim, bırak sen onu. Cıs o. Annen halle-” karısına baktığında o da kafasına yatmadı, “Olmaz!” dedi yeniden bağırarak, “Annen de olmaz! Kim olur...” etrafına göz gezdirdi. “Hah, Yiğit! Yiğit sen gel hallet. Yiğit olur.”
“Baba bende doktorum,” dedi Melisa kendi ile gurur duyar gibi.
“Seninle gurur duyuyorum kızım ama daha değilsin, öğrencisin sen, acemisin. Ölsün mü adam? Ya ölmezse, evlensin mi sonra seninle-Allah korusun.”
“Ne ölmesi ne evlenmesi?”“Sen bilmezsin bu tipleri. Hadi bırak Yiğit abin ilgilensin.”
Yiğit eşinden çantasını istedi, Ezgi koşup çantasını getirmeye gittiğinde Yiğit Burak ve Çınar’la birlikte adamı içeri taşıdılar. O sırada Mirza Mert’in yanına gelip, elini omzuna koydu ve “Ee, ne demişler alma mazlumun kız kardeşini çıkar aheste aheste,” dedi eğlenerek.
“O ne be?”“Anlarsın yakında.”
“Yok yakında anlayacağım bir şey abi, saçmalama. Bak bıraktı, dokunmadı.”
“Kandırma kendini Mert Beyoğlu. Her şey tam da böyle başlamıştı.”“Mira bana dikiş atmıştı,” diyerek kendi kendine homurdandı adam. Bu adamda asap bozmaya mı ne gelmişti yanına şimdi? Oflayarak karısının yanına gitti. Cem ise onun arkasından sadece sırıtıyordu.
İlk muayyenin ardından Yiğit adamı arabaya bindirip hastaneye götürmüş ve Mert rahat bir nefes almıştı. Tabi bunun henüz bir başlangıç olduğunu ne yazık ki kabullenemiyordu.***
Leyla etrafına sıkkın bir şekilde bakınırken arkadaşı Şule onu dürtüp, “Of ya en azından biraz eğleniyormuş gibi yapsan olmaz mı?” dedi.
“Ya sevmiyorum böyle barlı sazlı yerleri. Boğuyor beni.”
Kendini zorla sarışın yapan arkadaşı Türkan hafifçe eğilip, “Tabi kızım burası sarmaz seni!” dedi biraz bağırarak. “Ancak sen hız yap, motor sür.”Leyla omuz silkip kapı tarafına baktığı sırada içeri giren onca erkeğin arasından onu gördü. Herkesin içinde tek bir kişiyi...
Üzerinde açık renk, her tarafı yırtılmış bir kot, beyaz üzerine siyah baskılı bir tişört, deri bir ceket giymişti. Saçları darmadağındı. Gülüşü ise Leyla’nın ilk anda aklını başından alacak kadar olağanüstüydü. Kaşlarını çatıp, elini kalbine koydu, yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kalbinden bir şey aşağılara doğru akıyor ve Allah kahretsin ki bu his çok ama çok hoşuna gidiyordu. Ne oluyordu ona öyle? Gözlerini kaçırdı, ama dayanamayıp tekrar baktı ona. Kapıda durmuş bir kaç kişi ile samimi bir şekilde sarılıp, selamlaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL ARISI * B.A.S. IV - FİNAL
RomanceBirbirinden çapkın, uslanmaz, şımarık ve seksi iki erkek... Birbirinden romantik, söz dinlemez, inatçı ve sıra dışı iki kız... Efsane, kusursuz, eşsiz ve büyük aşkların bal arısı erkekleri ile birbirinden güzel kızları ve tabiki olmazsa olmazımız kı...