Bakalım Leyla Cem'in taktiklerinden memnun mu? :) kısa ama eğlenceli bir bölüm oldu
***
“Evet Melisa Beyoğlu seni dinliyorum. Otelimde, havuzumda, ablamla ne işin vardı?”
Melisa içinden üçe kadar saydı ve ‘Hadi başlıyoruz, Masal Alahanlı’nın gücü adına, güç bende artık!’ diye sayıklayarak rolü gereği yüzünü buruşturup söze girdi, “Yemin ederim bu kadar ‘benci’, bu kadar kaprisli, kibirli birini ömrümde görmedim. Hayır küçük dağlarda senindir Allah bilir. Tamam ya tamam, al senin olsun otelinde, süslü havuzunda, ablan da, kalbin de, dudakların da. Yedik sanki. Hayır insan azıcık paylaşımcı olur, ama nerde? Sabahtan beri yok oda benim, yok otel benim, yok abla benim... Hayır arkadaş birine de, de ki ‘al senin olsun’ ama yok! Ruhsuz! Bencil şey!” dedi çemkirir gibi, “Bende daha da öptürmüyorum arkadaş, al buyur! Dudak benim, dil benim. Hadi bakalım hodri meydan Aybars Acar. Bir de hoşçakal!” deyip çıkıyordu ki adam kızın yakasından tutup geri çekti ve kaşlarını kaldırarak güldü.“Zeki kız! Daha doğrusu kendini zeki sanan kız! Sen kimi ne ile yiyorsun acaba? Bizim evde senden üç tane var. Yüksek tahsis yaptım ben sen gibilerle.”
Melisa “Haa...” dedi gülümsemeye çalışarak. “Valla bizdekilerde gayet de işe yarıyordu. Demek sen çok tecrübeliysen.”“Demek! Evet seni dinliyorum. Gerçek konuya gelelim!”
“Dur başka yerden bağlamaya çalışayım.”
“Bekliyorum, bağla bakalım başka yerden de-” deyip ellerini göğsünde bağladı ve duvara yaslanarak, “Bağladığın yerden yeniden kopmasın, dikkat et!” dedi alaylı bir ses tonu ile.“Şimdi dürüst olursam kalbin kırılır. O yüzden demiyorum biliyor musun? Böyle lafı eveleyip, geveliyorum. Yoksa açıklamam inan hali hazırda bekliyor.”
“Kırılmaz kırılmaz, sen dürüstçe söyle. Dinliyorum ben.”Melisa derin bir nefes aldı. Zamanında annesinde bu taktik tutmuştu. Belki bunda da tutardı, hadi bismillah! “Eğlenmek,” diye bağırdı sırıtarak.
“Eğlenmek?”“Gönül eğlendirmek ya, bilirsin işte, böyle zaman geçirmek. Seninle gönül eğlendiriyordum ben. Çok eğlenceliksin. Gönlüm bir eğlendi ki sorma.” Adamın tek bir ifade barındırmayan bakışları ile azıcık gerildi. “Alındın mı? Üzülüp, kırılmadın inşallah?” diye sordu kaşlarını çatarak.
Aybars’ın ifadesiz duruşu birden değişti ve kahkaha attı, "Gönül eğlendirmek ha? Aynı ben!” sonra kıza yavaşça eğilip fısıldadı, “Benimle istediğin kadar gönül eğlendirebilirsin güzellik, ben hiç alınmam inan!”
Ama bu kıza fena kafayı takmıştı. Madem kız kaygısızı oynamak istiyordu, Aybars eğlencenin Allah’ını yaşatmayı bilirdi ona. Tabi bu durumda kendisinin de biraz eğlenmesinde bir sakınca yoktu.***
Erdi kızın onun gözünün içine bakması ile gülümsedi. “Film güzel,” diye fısıldadı. Hayır bu kadar yakınlık aklını zorluyor, zırnık kadar olan iradesini tuzla buz ediyordu. Azıcık uzak dursa ya! Hay şu ‘Sevgili koltuklarını’ icat edenin gelmişini geçmişini...
Leyla adama biraz daha sokulurken, “Evet. Çok güzel,” dedi hafifçe yüzünü yaklaştırıp, yutkunarak. Öpüşmenin tam zamanıydı ve Leyla artık adamla öpüşmek istiyordu.
Ama Erdi son gücünü de kullanıp, hemen önüne döndü, “Mısır ye, mısır çok güzel. Harika patlatmışlar. Darısı başıma,” diye son cümlesinde homurdandı.Leyla adamın geri çekilmesine inanamamıştı, ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Leyla’yı delirtmeye mi? Eğer öyleyse layıkıyla başarıyordu. Sinirle arkasına yaslanıp, elini mısır kutusuna soktu. “Ben patlayacağım yakında pat pat pat diye! Mısır ne ki?” hayır adam neden öpmüyordu onu? Çekici mi bulmuyordu yoksa etkilenmiyor muydu, neydi yani?
Sinemadan çıktıklarında Erdi ceketini koluna atmış, diğer eliyle de kızın elini tutmuştu.
“Nereye gidelim bebeğim?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAL ARISI * B.A.S. IV - FİNAL
Storie d'amoreBirbirinden çapkın, uslanmaz, şımarık ve seksi iki erkek... Birbirinden romantik, söz dinlemez, inatçı ve sıra dışı iki kız... Efsane, kusursuz, eşsiz ve büyük aşkların bal arısı erkekleri ile birbirinden güzel kızları ve tabiki olmazsa olmazımız kı...