Levent bu sabah uyandığında her zaman giydiği siyah veya grinin aksine beyaz bir tişört ve pantolon giydi. Bu beyaz tişört hayatında yeni bir sayfa açışı gibi de söylenebilirdi. Aslı da tesadüfen beyaz bir tişört ve dizüstü bir etek giydi. Yurttan çıkıp eve gittiğinde Levent nakliyecilere yardım ediyordu. Kapının kenarında da valizleri vardı. Levent'in eski evinin kontratının çoktan bittiğini biliyordu. Levent bir süredir okul arkadaşında kalıyordu. Demek ki artık burada kalmaya başlayacaktı. Dış kapıya yakın olan oda Levent'in odasıydı. Zaten odaları yan yanaydı. Aslı da Levent'le selamlaştı ve o sırada perdeci geldi. Aslı iyi ki gelmeden önce para çekmişti. Hesabında 60.000 gibi bir para kalmıştı. Taşınırken gerçekten çok fazla parası gitmişti. Fırsat bulduğu her an istediği bölümü kazanabilmek ve hemen bir part-time iş bulmak için dua ediyordu.
Perdeci gittiğinde koltukları ve dolabı da gelmişti. Levent kendi eşyalarının, Aslı da kendi eşyalarının tozunu aldı. Aslı yanında sadece bazı kıyafetlerini koyduğu tek bir valiz getirmişti, o yüzden Levent'e yardım etmeyi teklif etti. Levent başta şaşırsa da 'Çok iyi olur aslında!' diyerek bu teklifi kabul etti. Levent, Aslı'nın hangi valizi aldığını görmemişti ama kafasını çevirip ona baktığında Aslı'nın iç çamaşırlarıyla birbirlerine baktıklarını gördü. Levent'in bir şey demesine kalmadan Aslı valizi açtığı gibi kapattı ve yerden başka bir valiz aldı. Levent pantolonları koymayı bitirince Aslı'ya yardım etmek istedi ama tişörtleri katlamayı beceremeyince bıraktı. Aslı, ona kahkahayla gülmüştü. O an kızın gülüşünün ne kadar güzel olduğunu düşündü. Utanarak ve bir yandan da gülümseyerek teşekkür etti. Aslı daha sonra içeri geçip kıyafetlerini yerleştirdi. Levent de ona çay getirip mutfağa dönmüştü.
Buzdolabı eve geldiği için alışveriş yapalım dediler ve geçen gittikleri markete gittiler. Markete girince geçen seferi hatırlayıp birbirlerine dönüp gülümsediler. Levent ve Aslı beraberken sürekli gülümsüyorlardı hiç huyları olmadığı halde. Levent hemen bir alışveriş arabası alıp geldi ve evdeyken yaptıkları listeyi cebinden çıkardı. O listeden bir şeyler söylüyor, Aslı alıp arabaya koyuyordu. Çok eğlenmeye başlamışlardı, beraber alışveriş yapmak çok eğlenceliydi. Aslı'nın aklına Levent'in sevgilisi olup olmadığı geldi ama asla soramazdı hem ona neydi ki? O böyle düşünürken Levent de Aslı için aynısını merak ediyordu.
Bakliyattan makarnaya, sebzeden meyveye, etten şarküteriye, atıştırmalık gibi akıllarına gelen her şeyi almışlardı. Kasaya geldiklerinde yine güldüler. Ücreti ödedikten sonra Aslı poşetleri almaya yeltenince Levent centilmenlik yapıp en ağırlarını kendisi aldı. Aslı bu hareketi komik bulmuştu, şunun şurasında neydi ki, kendisi de taşıyabilirdi. Eve yürürken Levent'in telefonu çalıyordu ama poşetlerden dolayı telefonunu alamıyordu. Aslı, Levent telefonuna bakabilsin diye poşetleri almıştı ama aldığı gibi de pişman olmuştu. Bu çocuk bu poşetleri nasıl taşımıştı ya da taş mı koymuşlardı içine anlayamadı. Levent de Aslı'yı bekletmek istemediğinden annesiyle konuşmasını kısa kesip poşetleri geri aldı. Minik bir kız değildi ama demek ki poşetler ağır gelmiş diye düşündü Levent, Aslı'yı düşecekmiş gibi görünce. Markette Aslı ona gülmüştü ama bu sefer de Levent ona gülüyordu. Eşyaları yerleştirirken Aslı 'Acıktıysan yemek yapalım mı? Ben acıktım biraz.' dedi. 'Ben de ne zaman yemek yiyebilirim diye düşünüyordum çok acıktım valla. Ne yapacağız?'
'Salçalı makarna sever misin?' diye sordu Aslı. Levent için şu an her şey iyiydi, o kadar acıkmıştı ki ne olsa yerdi. Zaten Aslı yemek yiyelim diyince de çok sevindi, kurt gibi acıkmıştı. Aslı çabucak yapılabilecek en doyurucu yemeğin makarna olduğunu biliyordu. Vakit kaybetmeden su ısıtıcısına suyu koydu. Levent de dolaptan salçayı çıkardı. Resmen ikisi de daha yeni tanıştığı kişiyle aynı eve çıkmış, şimdi de yemek yapıyorlardı. Yemeklerini yerken Levent Aslı'ya 'Yemek yapmayı ne zaman öğrendin?' diye sordu. Aslı da gülerek 'Makarna yapmayı kastediyorsan çocukken.' dedi ve gülüşü solarak devam etti: 'Küçükken annemin peşinden hiç ayrılmazdım. Yemek yaparken, örgü örerken... Yemek yaparken de hep sAslıorular sorardım, öğrenmeye çalışırdım. Sonra annem de öğrenmemin iyi olduğunu düşünüp birkaç bir şey öğretmişti. Öyle öğrendim yani.' Levent kızdaki ani durgunlaşmayı gördüğü için ortamı neşelendirmek adına 'Ben de bir yumurta bile kıramam. Eskiden de hep Mert ya da diğerleri yapardı yemekleri. O yüzden öğrenmemiştim.' dedi. 'Ohoo yandık o zaman. Ben en azından kahvaltıyı sen hazırlarsın diye düşünmüştüm.' dedi gülerek Aslı da karşılık olarak.
Bugün çok yorulmuşlardı ama bir o kadar da eğlenmişlerdi. Yavaş yavaş birbirlerine alışıyorlardı, tanımaya başlamışlardı. Levent aslında az konuşan bir gençti ama Aslı'yla tanıştığı günden bu yana normalinden daha fazla konuşmuştu. Aslı o akşam Levent eşlik etmek istese de gerek olmadığını söyleyerek durağa yalnız gitti. Levent bu akşamdan itibaren evde kalacaktı ve boşuna durağa yürümesine gerek yoktu.
Aslı durakta beklerken saatine baktı; 8'i çoktan geçmişti. Otobüs gelir gelmez gidecekti ama huzursuz hissetti. Saat de baya geç olmuştu. Kızlara yolda olduğunu söyleyecekti o yüzden telefonunu almak için elini çantasına attı ama ilk seferde bulamadı. Elini çantasına sokup bir daha baktı ama yoktu. Evde unutmuş olmalıydı. Otobüs az sonra gelecekti ama telefonunu mutlaka almalıydı.
Durakta az ötede oturan 30'lu yaşlardaki adam teklifsizce 'Ne oldu bir sorun mu var güzellik?' dedi. Aslı bir hayli rahatsız olmuştu. Gitmek üzere ayağa kalktı hemen. Adam da onunla beraber kalkıp 'Neden cevap vermiyorsun güzelim bizi mi beğenmedin yoksa?' dedi. Adamın sarhoş olduğunu düşündü Aslı ve cevap vermeden eve doğru yürümeye başladı. Adam da onun arkasından yürüyordu ve 'Şşt güzelim gelsene buraya!' diyordu. Adamın kendinde olmadığı belliydi ama Aslı korkuyordu. Gittikçe hızlanıyordu ama adam da onunla beraber hızlanıyordu. Farkında olmadan gözünden birkaç yaş süzülmüştü. Aslı koşmaya başladı, o da koşuyordu. Koşarken yalpalayan adam sarhoş olsa da hala peşinden gelmeye devam ediyordu. Derdi neydi bu adamın? Aslı o an kendini çok çaresiz hissetti. Keşke ailesi ölmemiş olsaydı. Şimdi evlerinde oturup beraber sohbet ederlerdi. Ama bu artık imkansızdı.
Neden Levent'in durağa bırakma teklifini reddetmişti ki? Yanında o olsaydı belki o adam Aslı'ya bulaşmazdı. Sokak lambasının titrek ışıklarıyla aydınlatamadığı az önce durağa yürürken geçtiği sokağa girdi. Bu ara sokak gerçekten ıssızdı. Zaten muhit de öyle elit bir yer olmadığından şu an buradan geçmek bile başlı başına tehlikeydi. Arkasına doğru baktı ama adamı göremedi. Galiba arkada kalmıştı veya yorulmuş da olabilirdi. Aslı da çok yorulmuştu. Hızla koşarken kafasını önüne çevirdi ve aniden bir şeye çarpıp dengesini kaybetti.
Yeni bölüm tam 980 kelime! Sizden ricam oy vermeniz ve desteklemeniz. Eleştiri ve yorumlarınızı bekliyorum. Hepinize keyifli okumalar diliyorum!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen Fictionİki insan arasında hangi şartta olursa olsun kaderden daha uzak bir mesafe olamaz. Çünkü kader, insanın yürümek zorunda olduğu en uzun yoldur. Hayata gelen her insan iyi ve kötüyü öğrenir. Yaşadığımız hayatlar karakterimizi biçimlendirirken en büyük...