Sabaha doğru uyuyakalan Levent öğle olmak üzereyken uyandı. Mutfağa gidip Aslı'yla yemek için bir kahvaltı hazırladı. Aslı'nın kapısına tıklatmak için gidecekken Aslı mutfağa girip 'Günaydın Levent, şey gece bir sorun çıkarttım mı diye sormak istedim. Biraz dağıtmışım odayı, ne zaman üstüm ıslandı da değiştirdim onu bile hatırlamıyorum kafam allak bullak.' dedi. Levent, Aslı'nın gece olanları hatırlamadığına sevindi ama daha yeni uyandığına göre belki birkaç saat içinde hatırlardı. Levent biraz gergin bir sesle 'Yoo bir sorun çıkartmadın. Sen odana gittikten sonra bir daha görmedim. Bu arada ilk sabahın olduğundan kahvaltı hazırladım, gel otur.' dedi. Aslı düşünceli bir şekilde oturup kahvaltısını yaptı. Kahvaltıdan birkaç saat sonra ikisi de odasındayken Aslı geceden birkaç anı hatırlayınca utançtan çığlık attı. Hatırladığı şey Levent'in onu duşakabine sokup ıslatmasıydı. Kıyafetinin nasıl değiştiğini bilmiyordu ama sonuçta onu da Levent yapmış olamazdı. Levent gelen bağırıştan Aslı'nın bazı şeyleri hatırladığını anladı ama hiç sesini çıkarmadı. Zaten az sonra Aslı gelip 'Nasıl beni duşa sokarsın? Yoksa üstümü de sen mi değiştirdin? Sana inanamıyorum ya niye yaptın?' diye bağırmaya başladı. Aslında konuyu hiç açmamaya karar vermişti odasında ama neden yaptığını merak ediyordu. Ne kadar sarhoş olmuş olabilirdi ki? Üstelik bu adamla birbirlerini daha yeni tanıyorlardı. O sırada Levent de Aslı'nın bağırmasına sinirlenip cevap verdi: 'Ne demek niye? Sarhoştun.' Aslı ise 'Bu bir bahane mi? Kendi halime bırakabilirdin.' dedi.
'Hatırlamıyorsun! Sarhoştun ve ben de ölmeliydim diye ağlıyordun. Hatta krize girmiştin. Yüzüne su çarpınca kendine gelecek gibi değildin yani. Ayrıca evet, üstünü ben değiştirdim. Ama merak etme, bakmadım bile.' Aslı şu an gerçekten çok utanmış hissediyordu. Boğazı düğümlenmiş, gözü dolar gibi olmuştu. Boğazını temizleyip hiçbir şey söylemeden odasına döndü.
Aslı genelde ailesi hakkında pek fazla konuşmazdı. Evet Levent'e sinirliydi ama bu ona bağırmasını gerektirmezdi. Aslı, Levent'in az önce söylediklerinin doğru olduğunu düşünüyordu. Anne-babası aklına geldiğinde hep hassas olurdu. Onlar öldükten sonra kimseye kendini yüzde yüz açmamıştı. Arkadaşlarını seviyordu, akrabalarıyla bir sorunu yoktu ama anne-babasının yerini tutamıyordu. Onlar gittiğinden beri içinde hep bir boşluk vardı.
Aslı odasına gidince Levent kısa bir süre atıştırıp arkadaşlarının yanına gitmek için evden çıktı. Osman ve Beril onu bir kızla tanıştıracaklardı, randevu ayarlamışlardı. Osman ve Beril de 3 yıllık arkadaşlık sonrası henüz yeni sevgili olmuşlardı. İkisi de birbirini sevmesine rağmen yeni açılabilmişlerdi. İlk açılan Beril olmuştu. Bu hayat sevginin kıymetini bilmemek için çok kısaydı.
Aslı, Levent gittikten sonra etrafı topladı. Yurttaki arkadaşlarıyla görüntülü konuştu ve Güler'i arayıp nasıl olduğunu sordu. Ama aklında hala Levent ve dün gece vardı. Nasıl içki içme gafletine düşmüştü? Evde beraber yaşadığı, az tanıdığı hatta hiç tanımadığı bir adam vardı. Ya Levent kötü biri çıksaydı ve ona bir şeyler yapsaydı, faydalansaydı?
En sonunda kafa dağıtmak için yemek yapmaya başladı. Çok geç kalktığı için erkenden akşam oluverdi. Akşama brokoli çorbası ve patates kavurması yaptı. Levent'le yüz yüze gelmeye hazır olmadığından da yemeğini yedikten sonra odasına gitti ve çıkmadı. Yüzleşme için hazır değildi. Levent ondan özür dileyince Aslı da dilerdi belki.
Levent'in kızla buluşması iyi geçmişti. Hem güzeldi, çekiciydi hem de ciddi bir insandı. Hiç gülmemesi dikkatini çekmişti. Oysa Aslı'nın gülümsemesi güzeldi... Aklına Aslı neden geldi anlamadı. Açıkçası eve geldiğinde hala sıcak olan yemekler bulması da onu çok mutlu etti. Aslı'ya teşekkür etmek istedi ama sırası olmadığına karar verip vazgeçti. Araları limoniydi. Galiba Aslı ona kızmıştı.
Sabah Aslı erkenden kalktı çünkü akşam bir hayli erken uyumuştu. Saat 8'de kızarttığı biberlerin soğumaması için tencerenin kapağını kapattı ve sofrayı kurduktan sonra duşa girmek için banyoya gitti. Sofrayı kurarken Levent'in tabağını en uzağa koymuştu.
Kıyafetlerini çıkardıktan sonra aynada uzun uzun kendine baktı. Güzelliği sadece yüzüyle sınırlı değildi, vücudu da güzeldi. Balık etliydi evet ama kıvrımlı hatları vardı. Yüzü pürüzsüz değildi ama eski sivilceleri kötü izler bırakmamıştı. Dolgun dudakları, dolgun göğüsleri vardı. Esmer teni kimseye benzemiyordu. Sıradan denebilecek kahverengi gözler onda bambaşka duruyordu. Ama Aslı kendinin güzel olduğuna inanmıyordu. Ona güzel diyen kişiler şimdi mezardayken ne anlamı vardı? Arkadaşları da söylemişti ama Aslı en çok annesine inanmıştı. Şimdi onlar yokken bu gerçeği reddetmek kolaydı.
Daha fazla bakmak anlamsız ve tuhaftı o yüzden hemen duşa girdi. Acaba Levent gerçekten bakmamış mıydı? Baktıysa sinirlenirdi tabi ama baktıysa o güzel bulmuş muydu acaba? Böyle bir şeyi düşündüğü için kendisine kızdı ve saçlarını yıkamaya devam etti. Çıktığında havlusuna sarıldı. Saç havlusunu odasında unutmuştu. Sorun değil, diye düşündü. Zaten Levent uyanık olmadığı için kıyafet de almamıştı. Hemen odaya geçip giyinirim, dedi kendi kendine. Banyo kapısını üstünde havluyla açtığında karşısında onu görmeyi beklemiyordu. Şaşkınlıktan gözleri kocaman oldu, esmer teninden belli olmasa da utançtan kızardı. Levent'in de üstünde bir şey yoktu ve altında sadece basketbol şortu vardı. Levent de bir o kadar şaşkındı ama gözlerini Aslı'nın ıslak saçından akıp boynundan aşağı kayan bir damladan alamadı. Aslı da o sırada Levent'e bakıyordu, tahmininde haklı çıkmıştı; abartısız ama fit kaslı bir vücudu vardı. İlk defa canlı bir şekilde karşısında üstsüz bir adam vardı. Aslı kaçar gibi odasına gitti. Çok utançverici bir andı. Giyinip mutfağa girerken arkasından Levent de geldi. İkisi de söze neyle başlayacaklarını bilmediklerinden olsa gerek kaçamak bakışlarla kahvaltılarını yaptılar. Aslı tabağını tezgaha koyarken ilk konuşan Levent oldu: 'Küs müyüz? Neden cevap vermiyorsun? Gerçekten küsmüş olamazsın Aslı. Basit bir şeydi sadece.'
'Sana göre öyle ancak benim iznim olmadan üstümü değiştirmen yanlış ve beni kızdırdı. Ben basit bir kız değilim, eğer öyle sandıysan diye diyorum.'
'Sana kim basit dedi anlamadım. Olaya basit demiştim ve tamam bir daha yardım etmeye çalışmam. O an çok kötüydün ve kendine gelmen gerekiyordu. Üstünü değiştirmeye gelince de öyle uyuyamazdın, elimden geldiğince bakmadan ve dokunmadan seni giydirdim. Teşekkür etmen gereken yerde kızıyorsun!' Aslı, Levent'in dediği üzerine bir süre duraksadı.
'Tamam fazla tepki gösterdim, özür dilerim ve teşekkür ederim. Ama sence senin de özür dilemen gerekmiyor mu?' Levent özür dilemediği sürece bunun devam edeceğini tahmin ettiğinden 'Özür dilerim. Bir dahakine bu kadar sarhoş olmazsan yapmak zorunda kalmam.' dedi. Aslı da daha fazla uzatmak istemese de kızgınlığı geçmemişti. Günün öğleye yaklaşan zamanlarında üniversite puanı açıklanacaktı ama Aslı bir türlü giriş yapamadı. Bu kadar çok merak etmese Levent'ten yardım istemeyi düşünmezdi. Levent'in odasının önüne gittiğinde o kadar heyecanlıydı ki kızgınlık kalmamıştı. Kapıyı üç kez tıklatıp 'Girebilirsin Aslı.' yanıtını duyunca içeri girdi. 'Bilgisayarın var mı diye soracaktım. Puanlar açıklanmış ama telefondan göremedim.'
'Alabilirsin tabi.' diyince laptopu kucaklayıp salona gitti. Sonucu çok merak ediyordu. Aslı giriş yapmaya çalışırken Levent 'Ben de bakabilir miyim?' diyerek geldi. Ve işte hep beklediği gün gelmişti. İstediği bölüme yetecek sıralamadaydı ve puanı gayet iyiydi. Aslı puanını gördüğünde ağzı kulaklarına varıyordu. Hemen tercih başvurusunu hazırladı. Levent bunu yaparken Aslı'ya birçok tavsiyede bulundu. İstediği bölümün geleceğine neredeyse emindi. Tercihi yaptıktan sonra laptopu teşekkür ederek geri verdiğinde hala ağzı kulaklarındaydı. Aslı odasına giderken genç adam arkasından 'Tebrikler!' dedi ve Aslı dönüp samimiyetle gülümsedi. Genç kız odasına gittiğinde arkadaşlarına telefon açtı ve uzun süre konuştular. Levent ise yan odada bir eli başının arkasında yatarken kızın gülümsemesini düşündü. Sonra hemen kendine geldi. Aslı kardeşine yakın bir yaştaydı ve onu kardeşi gibi görmeliydi. Bundan sonra daha çok dikkat edecekti. Ama o an kendileri çizeceklerini zannettikleri kaderin bambaşka planları vardı. Kim bilir zaman neler gösterecekti?
Tekrardan merhabalar! 1140 kelimelik yeni bölüm okunmaya hazırr! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Teen Fictionİki insan arasında hangi şartta olursa olsun kaderden daha uzak bir mesafe olamaz. Çünkü kader, insanın yürümek zorunda olduğu en uzun yoldur. Hayata gelen her insan iyi ve kötüyü öğrenir. Yaşadığımız hayatlar karakterimizi biçimlendirirken en büyük...