BERCESTE 13

12 1 0
                                    

Günler her zamanki hızında aksa da Aslı için öyle değildi. Arada arkadaşlarıyla görüşse, evde kendine yeni uğraşlar bulmaya çalışsa da yavaş akıyordu. Levent'le geçirdikleri o güzel akşamın üstünden iki hafta geçmişti ve o günden bu yana yemekler haricinde konuşmuyorlardı. Levent o gün Aslı'yla çok iyi vakit geçirmişti ve genç kızın ne kadar güzel olduğunun farkına yeniden varmıştı ama onu öpmesi işleri çıkmaza sokuyordu. Kimsenin bilmemesine ve bir daha konusunun açılmamasına karar vermişlerdi ve böylesi iyi olmuştu. Elif'le daha yeni bir şeylere başlamışlardı ve bitirmek istememişti. Elif öğrenirse ilişkileri biterdi. Zaten kendine de bir söz vermişti; Aslı'yla ilişkisinde dikkatli davranacaktı. Aynı evde yaşıyorlardı ve genç kıza karşı bir şeyler hissederse bu ilişkilerini zedelerdi. 

Parasını paylaştıkları alışverişi Levent yapıyor, yemekleri de Aslı yapıyordu ama temizlik yapmayalı uzun zaman olmuştu. Herkes odasını temizliyordu ama mutfak, salon ve banyonun temizlenmesi gerekiyordu. Sabah kahvaltıda konuşup kararlaştırdılar. Aslı hemen mutfağı dip köşe temizlemeye başladı. Levent de evin her yerini süpürüp alışverişe gitti. Geldiğinde Aslı salonun camlarını siliyordu ve Levent de bir işin ucundan tutabilmek adına banyoyu temizlemeye girişti ama her yer bir anda köpük ve su içinde kalmıştı. Temizleyeceğim derken bir anda her yeri köpüğe bulamıştı. Suyu açıp her yere duş başlığıyla tutmaya başladı. Aslı kovayı ve bezi bırakmak için kapıyı açınca genç adamın o yöne tuttuğu su ona da gelmişti. Aynı ilk temizlik yaptıkları gün gibi olmuştu ve ikisinin de aklına direk o anlar gelmişti. Aslı hemen kapıyı kapattı ve Levent'e kızmaya başladı: 'Ya Levent kapıya su mu tutulur? İyi ki temizlik yapalım dedik, tüm banyoyu yıkamışsın.' Levent kahkahalar atıyordu. 

'Kapıyı çalmanı öneririm bir dahakine Aslı Hanım. Ne güzel temizliyorum işte, bak.' Aslı da uzun süre kızgın kalamamış hemen gülmeye başlamıştı. 'Gösteririm sana ben!' diyip banyoya daldı. Levent'in 'Ne yapıyorsun?' demesine kalmadan elinden duş başlığını çekip aldı ve Levent'i ıslatmaya başladı. 'O gün tam sırılsıklam olamamıştın, intikamımı alıyorum Levent Bey!' 

Aslı, Levent'in üzerinden suyu çekip banyoyu durulamaya karar verdi. Levent de akan suyu çekçekle gidere çekiyordu. Aslı suyu kapatıp kendini yere bıraktı, fayansa yaslanıp oturdu. Levent de onun yanına oturmuştu: 'Akşam ne yiyoruz?'

Aslı tavana bakarak konuşuyordu: 'Tüh yaa, ben yemeği unuttum temizlik yaparken. Dışarıdan mı söylesek?'

'Bence söylemeyelim, dışarıda yiyelim. Ev çok sıcak hem hava alırız.'

'Haklısın ya tamam. Bu sefer ben ısmarlayacağım. Ama önce bir duş alayım çok terledim.' dedi Aslı, Levent'e dönerek ama Levent hala tavana bakıyordu. 'Ne o, sen de mi duş alacaksın benimle?' diye sordu Aslı genç adam hala banyodan çıkmayınca ama anında kurduğu cümleden utandı, sıcak bastı yanaklarını. Levent öksürerek hemen ayaklandı: 'Tamam ben içeride oturuyorum, sen çıkınca gideriz.' Banyodan çıkarken genç kıza hiç bakmıyordu. 

Aslı duştayken yine genç adamı düşündüğü için kendine kızdı. Son söylediği sözleri de kendisinin söylediğine inanmak güçtü. Aslı duştan çıkıp havluyla hemen odasına geçip hazırlanırken Levent de banyoya girdi. Banyo genç kızın vanilyalı duş jelinden kokuyordu. Vanilya kokusu kızın tenine öylesine yakışıyordu ki... Levent silkelenip hemen duşa girdi çıktı. Aynanın önünde saçını kuruturken banyo dolabının yanına düşen kolyeyi gördü; Aslı'nın boynundan çıkarmadığı kolyeydi. Sadece birkaç kez takmadığını görmüştü. Eline alıp incelemeye başladı ve bir pusulaya benzeyen kolye açıldı. İçine fotoğraf koyulan kolyelerdendi. Bir tarafında yeşil gözleriyle gülümseyen siyah saçlı bir kadının fotoğrafı, diğer tarafında da kahverengi saçlı, kahverengi gözlü bir adamın fotoğrafı. Anne ve babası olmalılar, diye düşündü Levent. Genç kıza vermek için az önce giydiği kotun cebine attı ama cüzdanını ve telefonunu almaya odasına gidip geldiğinde kolyeyi vereceğini unutmuştu.  

Genç kız ve genç adam evden çıkıp yakınlardaki orta halli bir restorana gitmek için yan yana yürümeye başladılar. Aslı, açık renk bir kot üstüne lacivert, kolsuz, günlük bir gömlek giymişti. Taba renk kol çantası ve yine aynı renk sandalet giymişti. Bu yaz sıcağında eline geçen en rahat kıyafetleri giymesinin yanında makyajsız yüzü ve kendinden dalgalı uzun saçları doğallığının kanıtıydı. Levent de öyle düşünüyor olmalıydı ki zihninde Elif'le Aslı'yı karşılaştırmaya başladı. Aslında karşılaştırmaması lazımdı ama genç kızın doğallığının yanında Elif'in yapaylığı onu düşündürmüştü. 

Restorana girince uygun bir masa arayışına girdiler. Bulduklarında Aslı önden gitti ve Levent'in sandalyesini çekti. Levent'in iki hafta önce yaptığı gibi yapıyordu. Levent gülerek 'Teşekkürler Aslı Hanım ama alışmayalım sonra.' dedi. O da şimdi Aslı'yı taklit ediyordu. Garson yanlarına siparişlerini almak için geldiğinde ikisi de biftekli salata sipariş etti. Yemeklerini yerken Levent küçüklük anılarından bahsediyordu ve o an Aslı'nın da aklına küçüklüğünden bir anı geldi ve anlatmak geldi içinden. 

'Ben küçükken işte 10-11 yaşlarındayım o zaman, bir tatile gitmiştik Didim'e. Gittiğimiz yer de çok güzel bir görsen, çok şık bir otel. Her şey iyi güzel ama bir sorun var, o da ben. Sürekli sinirleniyorum saçma sapan şeylere, kızıyorum, bahane buluyorum falan. Bir akşam yemekte de neden karpuzda çekirdek var diye bağırmıştım otelin restoranında. Bu sadece minik bir problem bu arada. Çok komikti gerçekten ama tabi dışarıdan bakarsan. Annemle babam da sürekli çözümler bulmaya çalışıyorlar falan ama ben çözüm istemiyorum, sürekli sorun yaratıyorum. Neyse işte her ne olmuşsa da güzel bir tatildi.' Gülüşü yavaşça solmaya başlamıştı.

'Sonraki yıllarda ya annemin ya babamın izinleri uymadığından, düğünlerden, ondan bundan dolayı derken bir daha beraber uzun bir tatilimiz olmadı hiç. Sonra da işte bir tatil ayarlamıştık yine Didim'e o eski tatilimizi telafi etmek için ama gidemedik. Bir akşam ben dedemlerdeyken baş başa akşam yemeği yemek için çıktılar ama geri dönemediler.' Artık gülüş denen bir şey kalmamıştı yüzünde, hatta gözleri dolmuştu. Levent de başlarda gülüyor olsa da onun da yüzü solmuştu şimdi. Bu kız feleğin sillesini ailesini kaybederek yemişti. 

Levent bir elini kızın masadaki elinin üzerine koydu. 'Senin için üzgünüm.' Burukça gülümsedi kıza doğru. Aslı boşta olan elini gözlerine götürüp sildi ve o da Levent'e gülümsedi. 

'Hadi kalkalım artık geç oldu. Dünden kalan tatlıyı yeriz evde.' 

'Olur, bir de film açar izleriz ha, ne dersin?'

'Olur olur, ben bir film görmüştüm geçen internette, onu açarız televizyondan. Hesabı ödeyim de gidelim.' 

Aslı hesabı ödeyip de eve yürürlerken kafasına dank etti; Levent'ten birazcıcık hoşlanıyordu. O güzel gülüşü, kahkahası, gülünce kısılan kahverengi gözleri... Aslı hemen yüzündeki gülümsemeyi sildi ve kendine iki söz verdi. Kaderini kendisi çizecekti, kadere mahkum olmayacaktı ve Levent'e olan hislerini unutacaktı. Ama zaman gösterecekti ki bu sözlerden birisini gerçekleştirmesi mümkün olmayacaktı.


Tekrardan merhabalar!! Yeni bölüm 1000 kelime. Lütfen yorumlarınızı belirtin ve oy verin! Hepinize iyi okumalar diliyorum...   

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin