BÖLÜM 2

723 27 0
                                    

Hastane'de buz gibi ellerini ellerimin arasına almış ısıtmaya çalışıyordum. Sanki, sanki hissedecek. Öyle bir histi ki içimdeki, ne gözüyle görebilirdi beni ne de kulağıyla duyabilirdi. Sadece hissetmeliydi. Yoğun bakıma gizlice girmiştim. Son 52 saattir göremiyordum gözlerini. Benimde gözlerim uyku göremiyordum ya neyse. Üstümdeki beyaz forma sevdiğim kanıyla dolu, siyah kapşonlu kokusuyla..
Doktor:Gizem hanım şimdilik çıkmanız lazım. Üstümüzde değiştirin ister-
Gizem:Hayır! Üstümde Ateş'in kokusu var. Olmaz!
İç çekmekten boğazım acıyordu artık. Burnumun direği sızlıyordu, kalbim acıyordu, en çokta onsuzluk vuruyordu içten içe...
Yoğun bakım odasından çıkmamla hemşirenin kolumdan çekiştirip bir odaya sokması bir olmuştu. Şok içinde, gözlerimi belerte belerte hemşireye bakarken kapıyı kitliyip beni lavaboya soktu. Göğsüm hızla bir yukarı bir aşağıya inerken yanıma gelip boğazımı sıkmasıyla şok olmuştum. Nefes alamıyordum.
Hemşire: Yürüdüğün yollara, bindiğin otobüslere, dolaştığı sokaklara, en çokta sevdiğine dikkat et! Birdaha hiç birini yapamayabilirsin!
Dediklerine şok olmuşken boğazımı bırakıp hızla kapıyı açtıktan sonra dışarı çıktı. Arkasından hızla dışarı çıktıktan sonra yere düşmem bir olmuştu. Doktorlardan biri koşa koşa yanıma gelirken göz kararmasıyla kendimi zeminin sert kollarında bulmuştum.
Karanlık, aynı o günkü gibi, zifiri karanlık. Ama yanımda o yok. Ateş? Nerdesin Ateş? Üşüyorum, çok üşüyorum. Nolur gel, kurtar beni bu ıssız soğuk cehennemden! Nerdesin Ateş?
                                             ATEŞ'DEN

Midemdeki kasılıp gevşeme canımı o kadar yakıyordu ki en sonunda acıyla gözlerimi açmak zorunda kalmıştım. Bulunduğum yer, burası bir hastane miydi? Ne işim vardı ki? O sırada beyaz bir ışığın şimşek gibi çakmasıyla kaşlarımı çatmıştım.
Ateş: Gizem!?
Hemşire: Sakin olun, Gizem hanım yan odada. Siz iyi misiniz?
Ateş:Evet evet iyiyim. Gizem iyi mi?
Karnımdaki acı yerini beynimdeki korkuya yer bırakınca iyice panik olmuştum. Nolmuştu ki ona?
Yaklaşık 30 dakika sonra beni normal odaya alıp yalnız bıraktıklarında telefonunu elime alıp Halil'i aradım. Biliyorum, Gizem bu hengamenin, bu kargaşanın arasında başkasına haber vermeyi bile düşünmemiştir.
Halil: Oğlum neredesiniz lan siz! 4 gündür Gizem'le ortalarda yoksunuz? İyisiniz değil mi?
Ateş: Siz neredesiniz şimdi?
Halil: Kanka nerde olalım? Cümbür cemaat bizim kafenin oraya geldik oturuyoz. Hadi Gizem'ide al gelin.
Ateş: Gelemeyiz oğlum.
Halil:Oyun bozanlık yapıyosun, hoparlöre alıyorum herkes seni ayıplıcak şimdi!
Çetin: Oğlum hadi lan bekliyoruz sizi!
Tuğrul: Aynen olm hadi be kırma bizi!
Ateş: Ya Bi dinleyin! Hemen gel de gel! Gelemiyoruz işte!
Tuğrul: Noldu oğlum?
Ateş: Hastanedeyiz oğlum biz!
Herkes beraber: Ne?
Çetin:Ne hastanesi lan?
Tuğrul :Noldu oğlum?
Nil: Gizem iyi mi? Noldu, niye hastaneye gittiniz siz?
Ateş: Ya hastaneye gelin anlatıcam!
Tuğrul: Ya anlat işte.
Ateş:Oğlum 2 gün önce kaçırıldık lan biz! Bıçaklandım ben! Gizem'e ne oldu onu bile bilmiyorum. Gelmek istemiyorsanız gelmeyin! Ne diye sakız gibi uzatıyorsunuz?
Ahhh!
Halil:Noldu lan!
Ateş: Ya bırak, kramp girdi ahh!
Telefonu kapattığım gibi kapı açıldı. Kafam uzatıp baktığımda gelenin Gizem olduğunu farketmiştim. Karnımdaki kramp bile durmuştu. Çünkü kramp kalbime geçmişti.
Gizem:Ateş?
Ateş: Burdayım.
Gizem içeri girip koşa koşa bana sarıldığında kokusuyla burnum resmen bayram ediyordu. Üstümden kalktığında üzerinde hala benim kapşonlu olduğunu farketmiştim. Ve bembeyaz gömleğin kan kırmızı olmuş halini. Yanımdaki refakatçi koltuğunu çekip oturmasıyla gözlerini dikip bana bakması bir olmuştu. Kaşında bir yara bandı vardı, suratında da bir kaç çizik. Ama çökmüştü resmen. Uyku uyumadığı ve yemek yemediği her halinden belliydi.
Ateş:Noldu?
Gizem:Yine hangi belaya bulaştın?
Ateş :Ne belası kızım? Bulamadım bişeye?
Gizem:Nasıl ya?
Kaşları çatılmıştı. Sanki bişeyi çözmek istermiş gibi bakıyordu bana.
Ateş:Noldu ki?
Gizem: O zaman biz niye kaçırıldık?
Ateş: Bilmiyorum ki? Hem sen sadece bunu sormayacaksın! Ne var kafanda? Noldu?
Gizem:Ya sen baygınken Bi hemşire beni odaya çekti, işte boğazımı sıkarak tehdit falan etti. En son senide ekledi çıktı odadan. Bende nefessiz kaldığım için bayıldım ya zaten.
Ateş:Kim yapabilir lan bunu?
Sinirden bğıedığım için odada sesim yankılanmıştı. Sinirden köpürüyordum resmen. Kim, nasıl yapabilir bunu? Neden? O sırada elimin üzerinde hissettiğim baskı ile sinirim aniden sönmüştü. Gizem elimi tutuyordu. Bakışlarımız birbirine deyince ikimizde aynı anda gülümsedik. O sırada güneş açtı, gökkuşağı çıktı. Toprak kokusu taze taze burnunuza geldi. Yaşıyor hissi verdi ikimizede. Yatakta biraz sola kayıp sağımda yer açmıştım. Gizem'de bu mesajımı anlamış olacak ki boş kalan yere yatmıştır. El ele tutuşan iki manyak kafamızı tavana dikmiş, sanki yıldızlara bakıyor gibi hissediyorduk.
Ateş:Seni çok seviyorum.
Gizem:Seni çok seviyorum.
İkimizde birbirimize bakıp güldüğümüzde kapı açılmıştı bir anda. Ve sanki taarruz varmış gibi odaya dalan arkadaşlarımız kapıda kalmışlardı. Gözlerini dikmiş bize bakarlarken Gizem sanki hiç bişey olmamış gibi soğukkanlılıkla yataktan kalktı ve bizimkilere döndü.
Hepsi yatağın yanında sıralanmışken şaşkınlık ve kızgınlıkla gözlerini dikmişlerdi.
Ateş:Noldu lan?
Halil:Niye haber vermediniz lan siz?
Tuğrul:Evet böyle bişeyden bu kadar sonra mı haberimiz olacaktı?
Çetin:Aynen ya? Ayıp yani!
Mine: Eh yani Gizem sende!
Nil:Kızım nie haber vermiyorsunuz?
Gizem:Ya Bi susun! Bizde keyfimizden haber vermemezlik yapmıyoruz ya! Zaten 2 günümüz bilmediğimiz bir depoda geçti, diğer 2 günde baygın! İstesekte haber vereme-
Ateş:Gizem!
Gizemin yere yığılmasıyla yerimden kalkmam bir olmuştu. Ama yara o kadar çok canımı yakmıştı ki kas katı kesilip yatağa geri düşmem kaçınılmaz olmuştu.
Nil:Gizem! Gizem, iyi misin!
Mine: Tuğrul koş doktoru çağır! Ayy ikiside bayıldı!
Sesler boğuk boğuk geliyordu ama bilincim hala vardı. Uyanıktım, ama mecalim yoktu.
Halil:Lan karnın! Yaran kanıyo Ateş!
                                2.BÖLÜM SON!

FOR YOU -Papatya-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin