BÖLÜM 35

223 12 8
                                    

Salonun koltuğunun kenarına pısmıştım. Dizlerimi karnıma çekmiştim. Dağınık saçlarım bacaklarıma deyiyordu. Belkide saatlerdir bu durumdayım. Hava tekrardan kararmaya başlamıştı.

Zaten karanlıkken çıkmıştım yola. Dile kolay 13 saat başımı otobüs Camında sektirdikten sonra beyin kanaması geçirmeden -ki keşke geçirip oracıkta ölseydim. Canımı çok yakıyor bu ayrılık- yazlık evine varmıştım.

Vardığımda saat öğlen 2'ydi. Koşarak üstümü değiştirmiştim. Mobilyaların üstündeki astarı çekmek isterken koltuğun kenarında Ateş'le fotoğrafımızı bulmuştum.

Ve işte burdayım. Telefonuma gelen mesajla kafamı minikten kaldırıp yanımda olan telefona baktım. Aynı numaradan gelmişti. Bir fotoğraf.

"Off! Ayrıldım işte! Daha ne istiyorsun Aptal! İliğimi kemiğimide al!"

Evin içinde bağırıp kalkmıştım. Ani kalkıştan başım biraz dönse de kendimi toparlayıp telefona dönmüştüm tekrardan. Tam alacakken elimden kaçırmıştım telefonu. Sonra aynı şeyi 2 defa daha yaşadım. Telefon önümde ama sanki değil gibi. Halüsilasyon mu görüyorum yoksa? 4. Denemede almayı başardım sonunda.

Ekran kilidini girip Whatsapp'a geçmiştim. Ateş.. Beni engellemişti. Fotoğrafımız gitmişti. Buna daha da sinirlenip hışımla fotoğrafa tıkladım.

"Ne?" Etrafımda dönüp duruyordum deli gibi. Sonra kapının yanındaki cama kaydı gözüm. Oradaydı işte. Kayboldu bir anda. Kapı! Kapıyı zorlayacak.

Fotoğrafta ben vardım. Az önceki halim vardı. Ben ya ben! Hangi halim olduğu tartışmaya açık bir konu mu? Işık hızında kapıya koşmuştum. Aralanması ile çığlığı basıp kapatmıştım kapıyı. Kitlenebilecek tüm kilitleri kitleyip yukarı kata koşmuştum.

"Nolur.. Nolur bana zarar gelmesin. Nolur.."
Odamın kapısını kitledikten sonra daha kıyafetlerimi yerleştiremediğim gardolabın içine girmiştim. Sol kolum titremesi diye sağ elime onu tutuyordum. Ses çıkarmamak içinde sol elimle ağzımı kapatıyorum. Gözyaşlarım dökülüyordu ama her yer sus pustu.

Sadece adım seslerini duyuyordum. Camı kırıp içeriye girmeyi başarmıştı. Ve yavaş yavaş merdivenleri çıkıyordu.

Telefonumu elime aldım titreyerek. Ateş'i arayacaktım. Nolur aç sevgili, nolur! Meşgule atıyordu.

"Ah! Trip yapmanın zamanı mı Ateş!" Hih! Naptım ben!? O sırada kapı yumruklanmaya başladı. Hızlıca dolaptan dışarı çıktım ve avazım çıktığı kadar pencereden dışarıya bağırmaya başladım.

"Birisi yardım etsin! Evimde bir yabancı vağğğrr!" Bir anda kapıdaki yumruklama durdu. Anlamadığım birsürü küfür ettikten sonra hızlıca adım sesleri geldi ve uzaklaştı. Vücudum korkudan titriyordu. Kendimi yere bırakmıştım ağlayarak.

"Neden ben? Neden sürekli ben?" Mırıldanıp duruyordum. Gerçekten, neden ben?

Yavaşça ayağa kalkıp elime sürahiyi almıştım. Sessizce kapının kilidini açıp kulpu indirmiştim. Karşımdaki arkası dönük siyah silüyetin kafasına geçirmiştim sürahiyi çığlık atarak.

" Ben.. Sana yardıma gelmiştim..." Bana dönüp sersemlemiş gibi sözlerini söyledi ve yere yığıldı. Siyah saçlı siyah gözlü bişeydi. Elimde kalan kulpu yere bırakıp yanına çökmüştüm.

"Ölme ölme ölme ölme ölme ölme ölme ölme.." Başında transa geçmiş gibi mırıldanıyordum. Acı dolu bir inlemeden sonra kırpıştırarak göz kapaklarını açtı yabancı.

Hemen ayağa kalkıp kırılan parçalardan elime alıp başında beklemeye başladım.

"Kimsin sen?!" Titreyerek soruyordum. Çok korkuyordum. Bana zarar verse yapacak hiçbir şeyim yoktu. İnliyerek poposunu üzerine doğruldu.

FOR YOU -Papatya-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin