BÖLÜM 40 ~FİNAL~

551 18 28
                                    

"Duydun işte Rüya. Tedavi olmayacağım. İlaçları almayacağım." Çantama son eşyalarımıda yerleştirip kapıya yönelmiştim. Bir anda kolumun tutulmasıyla tekrar arkamı döndüm.

"Kızım delirdin mi sen? Ne demek tedavi olmayacağım. Hem uyanalı daha 2 saat oldu otur oturduğun yerde. Nereye bu kadar alelacele?"

Doruk sinirli bakışlarını savuruyordu üzerime. Bende ona doğru kızgın bakışlarımı savuruyordum. Rüya 'Yapma' der gibi bakıyordu suratıma. Nil ise kime ne yapacağını şaşırmış gibiydi.

Yaşamak için bir sebebim bile kalmamışken neden hayatımın son demlerini öleceğimi bile bile saçma sapan bir tedaviye harcayayım ki? Zaten, yan etkileri daha da arttıracakmış. Yeterince fazla değilmiş gibi. Kullanmasam yine artacak ama.. Neyse.

"Doruk, bırakta gideyim. Bulut ve Ali evden çıkmışlar. Teşekkürlerini falan illettiler. Ben gideyim, dışarıdakiler ile bir görüşeyim, en azından kırgınlığım bitsin. Sonra burdaki eve giderim, eşyalarımı falan toplarım yazlığa geçerim. Sende eve yerleşirisin Doruk. Ben gidiciyim, daha fazla alışmayalım birbirimize. "

"Saçma sapan konuşma ya! Ne gidicisi? Daha senle birsürü şey yapıcaz. Okuyacaksın, doktor olacaksın, bizim çocuklarımız ile oynayacaksın, teyzelik yapacaksın kızım. Nereye gidiyorsun?"

"E-evet! Nereye Gizem? Arkandan kovalayan var sanki. Şimdi beraber gidiyoruz ve ilaçlarını alıyoruz. Sonra da hep beraber seni eve yerleştiriyoruz ve iyileşmen için elimizden geleni yapıyoruz hadi."

Buruk bir gülümseme ile dolu dolu olan gözlerine baktım Rüya ve Nil'in. Yapmayacağımdan emin oldukları bişey için beni ikna etmeye çalışıyorlardı.. Olamayacağını bile bile.. Boğulacağını bilirken kulaç atmak gibi bişey, ama burda su yok. Yüzen biride..

"Nil.. Yapmayacağımı biliyorsunuz zaten. Hadi, sarılalım bitsin şu." Dudaklarımı ısırıp çantamın diğer kulpunuda sağ omzuma taktım ve karşılarında kollarımı açtım.

"Bari yolcu etmemize izin ver. Dışarda sarılalım." Nil kaşlarını çatmıştı. Kollarımı indirip son kez Doruk'un suratına baktım ve derin bir nefes ile kapı kulpunu açtım.

Mine ile göz göze gelmiştik açışımla beraber. Mahçupça bana bakıyordu. Diğer hepsi gibi. Gözlerimi kapayıp kafamı olumlu bir şekilde aşağıya yukarıya salladım. Mesajımı alır gibi yerinden hızlıca kalkıp sarılmıştı bana.

"Gizem.. Gitme Gizem.. Nolur.." İç çekerken saçlarımın arasında konuşuyordu ağlayarak benimle. Sonra ayırdı bedenimden kendini. Gözyaşlarını sildi ve o alışık olduğumuz gülümsemesini oturttu suratına.

Herkesle sarılmıştım. Benim yüzümden yine ağlıyorlardı. Ne kadar da acınasıyım. Ne kadar da iğrencim. Ne kadar da..

Yumruğumu sıkıyordum kendime olan sinirimden. Ateş ile göz göze geldik tam o sırada. Gözlerinde pişmanlık görüyordum ama sadece o kadardı.

Yanında Başak. Bana sadece bakıyor. Acıyor bana. Sevmiyor beni. Hatta nefret bile ediyor. O kadar çok nefret ediyor ki benden, sırf bana acı çektirmek için gözlerimin önünde sevgili yaptı. Hastalığımı kullandı. İnsanoğlu işte, bahane temel ihtiyacı gibi. Yalan, annesi kadar yakın.

Şimdi gitsem yanına, hesap sorsam.. Ne diyeceksin sevgili? Diyecek 2 çift lafın var mı? İzah edebilecek misin bana bu durumu? Söyleyebilecek misin? Birdaha bana 'Papatyam' diyebilecek misin?

"Gizem, okulun?"

Akif hocaya dönmüştüm gözlerimi ayırıp. Gerçekten mi ya? Yaşamak için kısacık bir zamanım var ve asla bitiremeyeceğim bir okula gitmek için mi harcayacağım?

FOR YOU -Papatya-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin