17.Bölüm

10 1 0
                                    

Bazen gitmek gerekir.
kalmak yersizleşmiş, yetersizleşmiş ve
anlamını yitirmiştir. işte o an gitmek gerekir, kalmak ancak bir yarayı delik deşik etmektir. kalmak zaten gelecek olan bir sonu ertelemek ve ötelemektir. gitmek öldürmek olsa da, gidilir. çünkü bilirsiniz ki kalmak öldürmek değil, ölmekten beter etmektir. hayat bu yüzden bazen gitmeyi gerektirir. en sevdiklerinden, ilklerinden, asla vazgeçmem, vazgeçemem dediklerinden. kimileri için hayatın acı yanlarından biriside vazgeçmektir, ansızın terk etmektir. kimileri içinse, vazgeçilmiş olmaktır, terk edilen tarafta kalmak ve nefes alamamaktır. aslında gitmek çok orospu bir histir. kalmak ise çok masumdur ve henüz o masumiyete el değmemiştir. gitmek kimileri için hayatın dayattığı bir mecburiyettir, kimileri içinse zevktir. fakat kalmak masumiyetini asla yitirmemiş ve kirlenmemiştir. o yüzden asıl vedayı gidenler değil, kalanlar eder.
önce hayallerinden başlar veda etmeye, sonra hislerinden ve gülüşlerinden. ve durmaksızın devam eder her şeye veda etmeye. mesela; gece uykusuna, huzuruna, umutlarına... yerini bırakır zamanla, alkol masalarına ve sigaraya. ama siz bunu çok düşünmeyin giden cehennem olmuştur, kalan ise zaten çoktan ölmüştür.. 'Bir gülümserdi o anda hiçbir derdim kalmazdı onu sevmekten başka.
Sesine öyle bi dalardım ki;
tek çaremin o olduğunu farkederdim.
Gözlerinin buğusunu yıllarca izleyebilirim diye geçirdim hep içimden.
Çok şey oldu o bana.
Bazen anne ,bazen baba,bazen çocuğumdu büyütmeye çalıştığım.
Bilmiyorum işte anlatılmıyor bazı şeyler kelimelerle.
Hangi kadın bir adamın sakal diplerine varana kadar aşık olabilirdi ki?
Hatta terine bile.
Dünyanın en güzel kokusuydu anneminkinden sonra.
Yürüdüğü yolları ,ayağının değdiği kaldırım taşlarını ,yattığı yatağı , başını koyduğu yastığı bile sevebilir miydi bu kadar.
Elbette sevebilirdi.
Ki sevdim.
Onu düşünürken burnumun ucunun sızlaması bile özlemimin ne denli uçsuz bucaksız olduğunun kanıtı gibi.
Öylesine güzel,
Öylesine sevilesi.
Bazen onu bırakmak istemiyorum değil.
Ellerini , gözlerini ,kokusunu öylece bırakmak istiyorum.
Sonra göğsümün tam ortasına öyle bir acı saplanıyor ki;
o ağrı saçmalama diyor bana sen kimi bırakmayı düşünüyorsun. !
Olmuyor işte.
Senden vazgeçememek güzel.
Sen benim son limanım,sığındığım evim.
Öptüğüm ilk adam.
Bunları yazarken bir daha sevdim seni... 'Aynı şarkıyı dinlerken aynı şeyleri hissedebilmeliyiz. rüzgar yüzümüze çarptığı zaman birbirimize bakıp aynı şeyi düşünmeliyiz. ben içimden, " iyi ki " dediğimde, sen de " iyi ki " demelisin. sana sımsıkı sarılıp gözlerimi kapattığımda nasıl güvende hissettiğimi anlatmama gerek kalmasın hiç. ellerimi avuçlarının içine aldığın zaman yaşadığım huzuru anlaman için bana bakmama bile gerek kalmasın. bazen sadece yüzünü seyredip susmak istiyorum, o zamanlarda da duymanı istiyorum beni. sana seni ne kadar sevdiğimi anlatmaya çalışırken, kurduğum kısa cümlelerin satır aralarındaki o paragrafları da okumanı istiyorum. kurduğum uzun cümlelerdeki virgüllerimi anlamanı istiyorum mesela. üç noktalarımı, iki noktalarımı. sana her koştuğumda, kolların hep beni sarmayı bekliyor olsun. ellerimi tutamadığın zamanlarda ellerin hep ellerimi arasın. ellerinde bıraktığım sıcaklığı özle, . " çok özledim be.. " de içinden. ben buradan duyayım. kokun her şeyime, her yerime sinsin. saçlarıma, dudaklarıma sinsin. parmak uçlarım sakallarına dokunmayı özlesin, saçlarım ellerini özlesin. yüzümü boynuna gömüp iç çekeyim. " sevgilim benim. " deyip okşa saçlarımı. Ah umudum,
Ah gözlerine bir ömür heba ettiğim,
Ah gülüşüne öldüğüm adam.
Güçsüzlüğüme güç katanım,
seni gördüğümden beri bildiğim tüm yollar sana çıkıyor.
Avuç içlerindeki her bir çizgiye ömrümü bağladığım,
Seni sevmekten başka bilip bileceğim bir şeyim yok benim.
Sabahları uyanır uyanmaz aklıma gelenim,
Olur olmadık zamanlarda içimde birikiyorsun.
Sesinin her tınısına bin ömür olsa harcayacağım, hayatımı kokusuna emanet ettiğim ,ömrümün gökyüzü.
Ah sakallarına çiçekler ekeceğim adam
Ah gülüşüne bittiğim.
Hiç bir sözlükte kelime anlamının karşılığı yoktu gülüşünün.
Bende çok düşünmedim zaten
kısaca hayatıma verilen en güzel hediyesin .. Ömrümün hediyesi,
Hayat katığım,
bir yudum su gibi muhtaç olduğum.
Göğüs kafesinin serçesiyim,
kalp atışınla hayata tutunuyorum.
Ben senden bir adım öteye gidemem.
Ne olur ,nefesinden,kokundan uzağına atma beni...'Bir an geliyor, bir şeyler kırılıyor insanın içinde, bir şeyler yıkılıyor, bir şehir enkaz altında kalıyor, gece çöküyor içinin en kuytu kentine.
Sonra ne oluyor biliyor musun? "Hadi kalk ölüme gidiyoruz" dese, ellerini uzatıp, kocaman bir tebessümle gideceğin insan, hiç oluyor. Hiçbir dilde telaffuzu bulunmayan bir hiç.
Düşlerinin vazgeçilmezi, sana kıyılarda boğulmayı öğretiyor. Dahası var mı? Dahası yok.
Sonra,
sonra işte
kırık bir uçurtmanın hüznü yerleşiyor zihnine. Tarifi mümkün olmayan u z u n geceler eşlik ediyor sana. Uykunun eksikliği artık pek de bir şey ifade etmiyor senin için. Kâğıtlara sığdıramadığın, en hisli şâirlerin bile yazamadığı, şarkıların yanında anlamsız
kaldığı, o duygularından;
yıldızsız geceler, harap olmuş bir şehir ve bir de menzili belirsiz kırık dökük yorgunluklar kalıyor sana, kala kala.
Ve ne kadar haketmediğini düşünsen de, onsuz geçen her gecen, kimsesiz bir çocuğun kışına dönüyor.
Gözlerini usulca kapatıp, zaman dileniyorsun rüyâlarından, bir avuç zaman...

CAN KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin