11.Bölüm

11 1 0
                                    

Siz hiç bir insanı yalnızlığınız olduğu için sevdiniz mi?

Siz hiç yalnızlığı sevdiniz mi?

Ben sevdim.Sevdim, hatta aşka tutuldum.

Sahip olduğum en huzurlu yalnızlık tüm benliğimi ele geçirdi. Siz hiç arayacak bir numaranız bile olmadığında kendinizi bulutların üstündeymiş gibi özgür, hiç olmadığınız kadar güvende, hiçbirşeyden korkmayacak kadar cesur ve içinizde küçük bir bebeğin huzurlu uykusu kadar rahat, iyi hissettiniz mi?

Bir baksanıza kendinize siz hiç hayatı ele geçiren kötü duyguları tüm kötü yargılara rağmen bir insanda muazzam ve eşsiz sekilde yaşayıp teslim oldunuz mu?

Korkuya, çaresizliğe, pişmanlığa, hasrete, yalnızlığa, acıya sırf o insanla yaşanıyor diye teslim oldunuz mu? Teslim olabiliyorsanız o insana, yanınızdaysa eger bakın bi çehresine, açın yada fotoğrafını içinizle, kalbinizle bakın yüzüne.. kalbinizde ruhunuzda bedeniniz ve tüm benliğiniz aittir onun her zerresine ve inanıyorum ki ölüm bile o insanla yıldızlara doğru eşsiz bir yolculuk olacak.vekalbimdesin

'Bir gülümserdi o anda hiçbir derdim kalmazdı onu sevmekten başka.

Sesine öyle bi dalardım ki;

tek çaremin o olduğunu farkederdim.

Gözlerinin buğusunu yıllarca izleyebilirim diye geçirdim hep içimden.

Çok şey oldu o bana.

Bazen anne ,bazen baba,bazen çocuğumdu büyütmeye çalıştığım.

Bilmiyorum işte anlatılmıyor bazı şeyler kelimelerle.

Hangi kadın bir adamın sakal diplerine varana kadar aşık olabilirdi ki?

Hatta terine bile.

Dünyanın en güzel kokusuydu anneminkinden sonra.

Yürüdüğü yolları ,ayağının değdiği kaldırım taşlarını ,yattığı yatağı , başını koyduğu yastığı bile sevebilir miydi bu kadar.

Elbette sevebilirdi.

Ki sevdim.

Onu düşünürken burnumun ucunun sızlaması bile özlemimin ne denli uçsuz bucaksız olduğunun kanıtı gibi.

Öylesine güzel,

Öylesine sevilesi.

Bazen onu bırakmak istemiyorum değil.

Ellerini , gözlerini ,kokusunu öylece bırakmak istiyorum.

Sonra göğsümün tam ortasına öyle bir acı saplanıyor ki;

o ağrı saçmalama diyor bana sen kimi bırakmayı düşünüyorsun. !

Olmuyor işte.

Senden vazgeçememek güzel.

Sen benim son limanım,sığındığım evim.

Bunları yazarken bir daha sevdim seni...

karşımda oturuyordu. yağmur şehre, bir şiir gibi kafiyeli yağıyordu. ya da gördüğüm manzara her şeye bir tutam şiirsellik katıyordu, bilemiyorum. bana bakmadığı zamanlarda gözlerine bakıyordum uzun uzun. saçlarını seyrediyordum. tüm dünya soyutlanmış, elle tutulur, gözle görülür bir tek onun varlığı kalmıştı. zamanın ağırlığını sırtımda hisetmiyordum. bir ara, niye öyle bakıyorsun, diye soracak gibi oldu. sormadı. ben de, ilk kez bir mucizeyi bu kadar yakından seyrediyorum, ondandır. diyecek gibi oldum. demedim. tanrının ustalık eserlerinden biri duruyordu karşımda. öyle bir şiirdi ki, bir kez bakan hemen anlardı onun şiirliğini. gözlerinde yaşam vardı. kuraklıktan çatlamış topraklara yağan yağmurlar vardı. elleri üşüyen çocukların sıcacık bir sobaya kavuştukları o ilk an vardı. memleket hasreti çeken birinin yıllar sonra odasının eşiğinden geçerken hissettikleri vardı. kanlı bir harpten sonra, oğullarının sağ salim eve dönüşüne şahit olan annelerin gözlerindeki sevinç vardı. zorla getirilen ay sonlarının ardındaki maaş günü vardı. paydos zili vardı. ihtiyacım olan her şeyi itinayla gözlerine sığdırmıştı tanrı. onun varlığı sayesinde, yalnızca onu severek bunca güzelliği göğüs kafesime sığdırabilmiştim. uzun yolculuklara çıkıyordum gülüşünü düşündükçe. sonu gelmesin istediğiniz yolculuklar vardır hani. her şeyi bir kenara bırakıp, sadece gitmek istersiniz. bir varış hayal etmeden, yalnızca yolun kendisini arzularsınız. işte ben ne zaman onun gülüşünü düşünsem, öyle yolculuklardan birinde başımı otobüs camına yaslamış bir şekilde buluyordum kendimi. varlığı her şeyi mümkün kılıyordu. doğal bir ışık kaynağı gibi; yalnızlığımı, içimin karanlığını aydınlatıyordu. yalnızca var olması yetiyordu. geleceğe dair kaygılarım, geçmişimden gelen yaralarım, varoluş sancılarım, ruhumdaki zifirilik, boğazımdaki düğüm. canımı acıtan bütün etkenler bir bir hafifliyordu. işin en güzeli de bütün bunları söylerken, tek bir kelimesinde dahi abartmıyordum.. daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum. bir ömrü, hiçbir yaşamsal faaliyeti gerçekleştirmeye ihtiyaç duymadan o masada geçirebilirdim. üstelik biz o masada hiçbir zaman oturmamıştık

CAN KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin